Türkçe Ders Notları

Aşk'a İnanmışt'ı

Genel Yönetici
Staff member
Katılım
28 Mart 2008
Mesajlar
23.243
Tepki puanı
2.147
Puanları
163
Yaş
40
Bulunduğu Yer
ŞANLIURFA
Tuttuğu Takım
GALATASARAY
ANLATIM BOZUKLUKLARI

Doğru Anlatımın Önemi
Anlatımın yazılı ve sözlü olmak üzere iki temel yolu vardır. İki anlatım yolu arasında kullanılan dil açısından farklılıklar olması doğaldır. Anlatımın işlek, açık ve etkili olması için kişinin anadilini iyi bilmesi ve doğru kullanması gereklidir. İşlek, açık ve doğru anlatım eğitim yaşamının her döneminde önemlidir. Anlatım kişinin seviyesini belirler. Yazılı ve sözlü anlatımda başarı, istediklerimizi derli toplu ve düzenli anlatmaya bağlıdır.

ANADİLİ

Prof. Dr. Doğan Aksan anadilini şöyle tanımlıyor: "Anadili başlangıçta aileden ve yakın çevrelerden öğrenilen, insanın bilinçaltına inen ve bireylerin toplumla en güçlü bağlarını oluşturan dildir" (Aksan, 1990). Başka uluslar da kendi dillerini ifade etmek için "ana" sözcüğü ile oluşturulmuş kavramlar kullanmaktadır. Aynı anadili içinde, özellikle konuşma dilinde yörelere özgü kimi farklılıklar olduğunu görebiliriz. Bu tür söyleyiş farklılıkları yalnızca kullanıldıkları ağız içinde geçerlidir. Ortak dilin özellikleri olarak kabul edilemez.

ORTAK DİL

Bütün ülkelerde değişik ağız yapıları vardır. Her ülke bunlardan birini bilim ve kültür dili olarak seçer. Seçilen bu ağza ortak dil ya da standart dil adı verilir. Türkiye Türkçesi için kabul edilen ortak dil İstanbul ağzıdır. Ortak dil aynı ülkede yaşayan, aynı dili konuşan insanların hepsinin ortaklaşa kullanabilecekleri bir dil gereksiniminden doğar. Bir toplumda bireysel, kültürel, bilimsel ve ekonomik gelişmeler, o toplumu oluşturan bireylerin ortak bir dili doğru kullanabilmeleriyle gerçekleşir.

ANLATIM BOZUKLUKLARININ NEDENLERİ

Kişi amacını söz veya yazıyla anlatmak için önce düşüncelerini belirler, düzenler; sözcükleri seçer, sıraya koyar; cümleler kurar. Bu düzen konuşurken çoğu kez kendiliğinden işler. Yazarken uzun uzun düşünme, uygun sözü ve biçimi bulma, araştırma olanağı vardır. Yine de çoğu kez duyguları, düşünceleri daha etkili anlatabilmek için gereksiz tekrarlar, yersiz sözcükler, bozuk cümleler anlatımı doldurur. Kuşkusuz, anadilini iyi öğrenememek, anadili bilincini kazanamamış olmak anlatım bozukluklarının en önemli nedenidir. Özellikle gençlerin dilinde, şoke olmak, gümlemek, yolunu bulmak, araklamak, kazıklamak, ineklemek... gibi argo sözcükler gereğinden fazla kullanılmakta ve gittikçe çeşitlenerek artmaktadır. Daha çok konuşmada görülen bölge ağızlarına ait özelliklerin birçok öğrencide yazıda da görüldüğü dikkat çekmektedir: mahsustan, savul (sağol), levha (levha), bastırma(pastırma), moderin, heşte üzülmen, arabaynan, bunnardan, dinnendim, boşanan kadroya, diyerekten, bitaki, bissürü... gibi.Yani, şey, yahu, tabii, durum, olay, vaziyet, fayda ve yarar, çağdaş uygarlık ve medeniyet, çocukların terbiye ve eğitimi, açık ve net gibi sık sık kullanılan ve anlatımı bozan sözler,Türkçenin çok zengin olan söz dağarcığının, iyi kullanılamadığını göstermektedir.

SÖZCÜKLERLE İLGİLİ ANLATIM BOZUKLUKLARI

Anlatım bozukluklarının önemli bir bölümü sözcük düzeyindedir. Anlatımda, varlıkların niteliklerini ve eylemlerini, durumları ve duyguları iyi anlatabilmek için bunların dildeki karşılıkları olan sözcüklerin dikkatli seçilmesi gerekir. İyi seçilememiş bir sözcük cümlenin anlamını bozar. Sözcük düzeyinde yapılan yanlışları şu başlıklar altında toplayabiliriz:

YAPILARI YANLIŞ OLAN SÖZCÜKLER

Sözcüklere yanlış ekler ya da sözcükler eklenerek bu tür yanlışlar yapılır. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.

• Yemek yiyilip, kahveler içildikten sonra konuya geçildi.=yenilip ("yemek" eyleminin edilgeni yenilmek"tir)
• Toplantıda Doğu'daki bazı bölgevi meseleler ele alıdı.="bölgesel" sözcüğü kullanılmalıdır.
• "Eva Peron" belgeselinde halkın tezahüratları abartılıydı.=gösterileri ("tezahürat" zaten çoğuldur)
• Her yaz Boğaz'da bir sayfiyelik ev kiralarız.=yazlık ("sayfiye" yazlık anlamındadır. Üzerine bir de Türkçe +lık eki getirilmektedir.)
• Yeşil beldemizi güzelletelim.="güzelleştirelim" sözcüğü kullanılmalıdır.
• Bu yöntem bana gayripratik göründü.=kolay görünmedi ("gayri" Arapça, "pratik" Fransızcadır.)
• İki ülke arasındaki kardeşane ilişkiler geliştirilmelidir.=kardeşçe ("kardeş" Türkçe, "ane" eki Farsçadır.)
• Hafta içi taşıt araçları cadde üzerinde on dakikadan fazla kalamazlar.=taşıtlar, araçlar, taşıma araçları
• Kendisini yakinen tanırım.=yakından ("yakın" Türkçe, "en" eki Arapçadır.)
• Bayramınızı kutlular, ellerinizden öperim.="kutlar" sözcüğü kullanılmalıdır.
• Rahmetlik amcam bu günleri göremedi.="rahmetli" sözcüğü kullanılmalıdır.

BİRBİRİYLE KARIŞTIRILAN SÖZCÜKLER

Bu tür yanlışlar sesçe birbirine yakın sözcüklerin karıştırılmasından doğmaktadır. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.
• Bu iki sözcüğü birbirine karıştırıyoruz. Oysa aralarında küçük de olsa bir ayrıntı vardır. Ayrıntı (=teferruat, detay). Bu cümlede ayrım (=fark) sözcüğü kullanılmalıdır.
• Mahalleler birbirine yaklaşık olarak kurulmuştu.="yakın" sözcüğü kullanılmalıdır.
• Almanya'dan öğretim durumumu gösteren bir belge istiyorlar. Öğretim (=öğretme) eylemidir. Bu cümlede öğrenim (=öğrenme) eylemi olmalıdır.
• Onların azımsadığı genç edebiyatçılar çok başarılı oldu.="küçümsediği" sözcüğü kullanılmalıdır.
• Başkanın konuşması bütün ülkede olumlu tepkiler yarattı. Tepki (=bir olaya, bir güce karşı geri tepme). Bu cümlede "etki" sözcüğü kullanılmalıdır.
• Çekimserliği yüzünden hiç hakkını arayamaz.="çekingenliği" sözcüğü kullanılmalıdır.
• Çocuğun bütün vücudunu büyük büyük yaralar kapsamıştı. Kapsamak (=içine almak). Bu cümlede "kaplamıştı" sözcüğü kullanılmalıdır.
Birbiriyle karıştırılan sözcüklerin bazıları da şunlardır:
Mahsur: kuşatılmış mahzur: engel
Mütehassıs: uzman mütehassıs: duygulu
Mütevazı: paralel mütevazı: alçak gönüllü
Portre: insan resmi porte: bir işin genişlik ve
Önem derecesi
Rekabet: binme rekabet: rakiplik
Yönetmenlik: "yönetmen"lik mesleği yönetmelik: tüzük
Vâris: mirasçı varis: toplardamar genişlemesi

GEREKSİZ KULLANILAN SÖZCÜKLER

Eşanlamlı sözcüklerin aynı cümle içinde bir arada kullanılması ya da gereksiz bir sözcüğe cümlede yer verilmesi anlatımın gücünü azaltır. Söylenilenin kolaylıkla anlaşılmasına engel olur. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.
• Yer yer iki metreyi bulan kar yağışına rağmen ilçeye ulaşılmaya çalışılıyor. Ölçülebilen yağış değil kardır. Yer yer iki metreyi bulan kara rağmen...
• Zamanlama çok yanlış bir vakte denk geldi."Zamanlama yanlış oldu" şeklinde cümle gereksiz sözcüklerden kurtarılabilir.
• Duvarlara kalemle yazı yazmayınız."kalemle" sözcüğü gereksizdir.
• İki lider, beş saat süreyle görüştüler."süreyle" sözü gereksizdir.
• Seçimlerin tarihi yaklaştıkça partilerin faaliyeti gittikçe artıyor."gittikçe" sözcüğü gereksizdir.
• Bu görüş ayrılığının sebebi neden kaynaklanıyor?"Bu görüş ayrılığının sebebi nedir?"
• İlk yüzmeye başladığım zaman sudan korkardım."İlk" sözcüğü gereksizdir.

GEREKSİZ YİNELENEN SÖZCÜKLER

Bu tür yanlışlar genellikle, aynı sözcüğün Türkçesiyle, yabancı dillerden gelen şeklinin aynı cümle içinde kullanılmasıyla olur. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.
• Çocuk kitapları çocuklara, merhameti ve acımayı da öğretmelidir.
• Her dersin kendine özgü ilke ve prensipleri vardır.
• Burada bana yeni olanaklar sağlayacak imkanlar bulamadım.
• Kendini düşünen, egoist insanlardan korkarım.
• İlgi ve alakanızı esirgemeyeceğinizi biliyorum.
• Hepinize sonsuz teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.
• Yarışma birazdan başlamak üzere.
• Eski geçmiş günleri hatırladım birden.

GEREKSİZ KULLANILAN YARDIMCI EYLEMLER

Türkçede kimi ad soylu sözcükler etmek olmak yardımcı eylemleriyle birlikte kullanılmaktadır. Günümüzde bu eylemlere yapmak, bulmak, eylemleri dek katılmıştır. Oysa yardımcı eylemlerle cümleyi doldurmak yerine sözcüklerin eylem olanını kullanma yoluna giderek, Türkçenin zenginliğinden ve gücünden yararlanarak, daha duru bir anlatıma sahip olabiliriz. Umut ediyorum yerine umarım, dilerim kuşku etmek yerine kuşkulanmak başvuruda bulunmak, başvuru yapmak yerine, başvurmak duyuru yapmak yerine duyurmak etki etmek yerine etkilemek Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.
Son günlerin en çok istek alan parçası yine bir numarada="istenen veya beğenilen" olmalıdır.
Burada bekleme yapılmaz.="beklenmez veya durulmaz" olmalıdır.
Stüdyomuza gelme isteğinde bulunanlar.="gelmek isteyenler" olmalıdır.
Yavrulama yapan kediler kobay olarak kullanıldı.="yavrulayan" olmalıdır.

ÇELİŞEN SÖZCÜKLER

Bir yazı ya da konuşmada, birbirini tutmayan, çelişen sözler kullanılması okuyanı, dinleyeni şaşırtır. Anlatım inandırıcılığını yitirir, karışıklığa yol açar. Türkçede karışıklığa yol açan sözlerden bazılarını cümleler üzerinde inceleyelim.
• Belki bugün çarşıya çıkacağız tabii belki - tabii
• Kuşkusuz duyduğum onun sesi olmalı. Kuşkusuz - olmalı
• Eminizki iradeli bir insan olan öğretmenimiz bu sorununu da herhalde çözmüştür. eminizki - herhalde
• Üç ayrı yerde başlayan yangında mutlaka kasıt ihtimali var diyorlar. Mutlaka - ihtimali
• Aşağı yukarı tam beş yıldır görüşemiyoruz. Aşağı yukarı - tam
• Kısmen de olsa kendimi ona karşı tamamen sorumlu hissediyorum. Kısmen – tamamen

YANLIŞ OKUNAN, YAZILAN VE SÖYLENEN SÖZCÜKLER

Bu yanlışlar genellikle başka dillerden Türkçeye girmiş sözcüklerin okunmasında, yazılmasında ve söylenmesinde görülür. Çoğunlukla yabancı sözcüklerin anlamının tam ve doğru olarak bilinmemesinden ileri gelir. Anlamı tam ve doğru olarak bilinmeyen yabancı sözcüklerin yerine Türkçelerinin seçilmesi anlatımın doğru ve açık olmasını sağlar. Aşağıda bu tür sözcüklerin bir kısmının yanlış ve doğru şekilleri liste halinde verilmiştir. Yanlış Doğru adele adale afaroz aforoz arazöz arozöz asvalt asfaltâyar ayareyitim eğitimhâtırâ hâtıraherkez herkeshîbe hibeihtibaren itibarenkavonoz kavanozklavuz kılavuzlağzım lazımmefta mevtamahfetmek mahvetmekmeşgâle meşgalemuaffak muvaffakörneyin örneğinrâkip rakipsezeryan sezaryensilüet siluetşevkat şefkattarikatler tarîkatlertafsiye tasfiyeteşfik teşvikTürkiya Türkiye vâhim vahimyalnış yanlışyanlız yalnız

CÜMLE KURULUŞU İLE İLGİLİ ANLATIM BOZUKLUKLARI

Dilde sesler bir araya gelerek sözcükleri, sözcükler bir araya gelerek cümleleri oluşturur. Sözcükleri doğru seçmek kadar, onları cümlede yerli yerinde kullanmamak da anlatımı etkiler.

CÜMLENİN ÖĞELERİYLE İLGİLİ ANLATIM BOZUKLUKLARI

Cümleler duygu, düşünce ve isteklerimizi en kolay ve en kısa anlatma araçlarıdır. Kurduğumuz cümleler her zaman açık ve anlaşılır olmalıdır. Cümleyi oluşturan öğeler anlatılmak istenen amaca göre belirli bir düzen içinde sıralanır. Öğelerin dizilişi amaca uygun olmazsa ya da cümle içinde bir sözcük eksik olursa cümle istediğini anlatamaz. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.
• Burası bu tartışmanın ne yeri ne de zamanı."Burası bu tartışmanın yeri" olmayabilir ama "burası bu tartışmanın zamanı..." biçiminde bir anlatım doğru değildir.
• Okulun onarımı üç ay içinde bitecek ve eğitime başlayacaktır. Bitecek olan "okulun onarımı"dır. Eğitime başlayacak olan ise "okul”dur. İkinci cümlenin öznesi olan "okul" sözcüğü kullanılmadığı için cümlede anlatım bozukluğu vardır.
• O seni inandırmak için yalvarıyor, biz de sizi kuşkuyla izliyorduk. İnandırmaya çalışan "o"dur. İzleyen ise "biz". İki ayrı yargı, iki ayrı özne vardır. Birinci cümlenin yüklemi yalvarıyordu" olmalıydı.
• Senin bu işi yapacağına inanıyor ve bekliyorum."bekliyorum" yüklemi geçişli bir eylem olduğundan bir nesne ile kullanılması gerekirdi. Bu cümlede bekliyorum yükleminden önce "bunu" sözcüğünün de bulunması gerekirdi.
• Gençlerimizi sevmeliyiz, güvenmeliyiz."gençlerimizi" sözcüğü, "sevmeliyiz" yükleminin nesnesidir. Ancak "gençlerimiz" sözcüğü "güvenmeliyiz" sözcüğüne nesne olamaz. Çünkü "güvenmeliyiz yüklemi bir dolaylı tümleçle birlikte kullanılmalıdır. Bu cümlede "güvenmeliyiz" yükleminden önce "onlara" tümlecinin de bulunması gerekirdi.
• Dişçi çocuğun dişini çekip eve gönderdi."Dişçi çocuğun dişini çektikten sonra onu evine gönderdi" olmalıydı.
• Evin eşyaları boşaltıldı ve yakıldı. Bu cümlede yakılan nedir? Ev mi yoksa eşyalar mı?

Aşağıdaki cümlelerdeki anlatım bozukluklarını gidermeye çalışın.
• Buna ancak okurlar karar verir, uygular.
• Ayşe'yi çok sever, daima güvenirim.
• Bütün kitapların adı listeye yazıldı ve kütüphanedeki raflara yerleştirildi.
• Öğretmen sayısı çok olan bölgelerden alıp az olan bölgelere vereceğiz.

OLUMLU VE OLUMSUZ YARGILARIN BİRLİKTE KULLANIMINDAN DOĞAN ANLATIM BOZUKLUKLARI

Olumlu ve olumsuz yargıların birlikte kullanıldığı cümlelerde yargıların birbirine karışmamasına dikkat etmek gerekir. Genellikle virgülle, noktalı virgülle (ve ama fakat ancak gibi) bağlaçlarla birbirine bağlanan, düşüncelerin art arda sıralandığı sıralı cümlelerde olumlu ve olumsuz yargıların birbirine karıştırıldığı olur. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.
• Düşüncelerinde ısrarlı ama inatçı değildi."değildi" yüklemi "inatçı" sözüyle birlikte, "ısrarlı" sözcüğünün de yüklemi durumunda. Düşüncelerinde ısrarlıydı ama inatçı değildi, olmalıdır.
• Tereyağı tam sağlıklı ve yaşlı olmayan kimselerce yenmelidir."tam sağlıklı" ve "yaşlı olmayan" sözlerinden "sağlıksız" ve "genç" anlamları çıkıyor. Tereyağı tam sağlıklı ve genç kimselerce yenmelidir, olmalıdır.
• Herkesin temiz olmasını ve yere hiçbir şey atılmasını istemiyorum. Herkesin temiz olmasını istiyorum ve yere hiçbir şey atılmasını istemiyorum, olmalıdır.
Aşağıdaki cümlelerdeki anlatım bozukluklarını gidermeye çalışın.
• Çalışkan ama girişken bir öğrenci değildi.
• Peyniri az zeytini hiç yemem.

YARDIMCI EYLEM EKSİKLİĞİNDEN DOĞAN ANLATIM BOZUKLUKLARI

Türkçede sık karşılaşılan anlatım bozukluklarından biri de yardımcı eylem eksikliğinden doğan anlatım yanlışlarıdır. Özellikle sıralı ve bağlı cümlelerde yardımcı eylemlerin unutulması cümlede anlatım bozukluğuna yol açmaktadır. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.
• Öğretmenlerin içinde bulunduğu koşullar tesbit ve bu koşullar eğitimi olumlu yönde geliştirecek biçimde düzeltilmelidir."tesbit" sözcüğünden sonra "etmek" yardımcı eyleminin "edilmeli" biçimi getirilmelidir.
• Öğrencilerimizi tebrik ve hepinizin adına teşekkür ederim."tebrik" sözcüğünden sonra "etmek" yardımcı eyleminin "eder" şekli getirilmeli. Ayrıca "adına" sözcüğünden sonra "kendilerine" sözcüğü getirilerek cümledeki dolaylı tümleç eksikliği de giderilmelidir.
• Okullardaki eşyayı tahrip ve onlara zarar verenler disiplin kuruluna verilir."tahrip" sözcüğünden sonra "etmek" yardımcı eyleminin "eden" biçimi getirilmelidir.

SÖZCÜK VE SÖZCÜK ÖBEKLERİNİN YERİNDE KULLANILMAMASINDAN DOĞAN

Anlatım Bozuklukları
Bir cümle içinde sözcükler, bulunması gereken yerde bulunmazsa anlam karışıklığı, anlatım bozukluğu ortaya çıkar. Cümlenin anlamında belirsizlik olur. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.
• Ali'nin sınıf başkanlığı otuza karşı, on iki oyla reddedildi. Bu cümleye göre Ali'nin başkanlığı on iki oyla reddedilmiş oluyor. Oysa anlatılmak istenen otuz oyla reddedildiğidir.
• Çırılçıplak gazetecilere yakalanan sanatçı ateş püskürdü."Çırılçıplak" olan "gazeteciler" mi yoksa "sanatçı" mı? Aşağıdaki cümlelerdeki anlatım bozukluklarını gidermeye çalışın.
• Haberlerde tekrar tekrar yıkılan köprüleri izledim.
• Bütün gün bomboş evde oturdum.
• Su gibi içkiler içiliyor, çılgınca eğleniyordu.
• . Dersanesi öğrencileri ücretsiz üniversite sınavına hazırlıyor.
• Henüz bu dersin sağladığı yararlar öğrencilerimize tam olarak yansımış değil.
• İzinsiz inşaata girilmez.

ÖZNE-YÜKLEM UYUMSUZLUĞUNDAN DOĞAN ANLATIM BOZUKLUKLARI

Özne ile yüklemin uyumsuzluğu cümlenin anlatımını bozar. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.
• Ayla ile Serap'ın anlatımında hem yanlışlar var hem de kitap diline hiç uygun değil."hiç uygun değil" yükleminin öznesi "Ayla ile Serap'ın anlatımı" olmalıdır.
• Meteor yağmurları her yıl düzenli olarak tekrarlar."bir şey" tekrarlamaz, tekrar etmez fakat tekrarlanır, tekrar edilir.
• Bu gibi olayları saymakla bitmez."bitmez" eyleminin öznesi "bu gibi olaylar" olmalıdır.
• O yıl eğlenceyi seven ne kadar öğrenciler varsa bu derslere ilgi gösterdi."öğrenci" sözcüğü tekil kullanılmalıdır.
• Ellerime uğur böcekleri konuyorlar. Cümledeki özne çoğul hayvan adı veya çoğul bitki adı olursa, cümlenin yüklemi tekil olur. "konuyor" sözcüğü kullanılmalıdır.
• Bacakları tutmuyor, gözleri artık görmüyorlardı. Cümledeki özne organ adlarından birini gösteren çoğul bir sözcükse yüklem tekil olur. "görmüyordu" sözcüğü kullanılmalıdır.
• İşlerimiz artık çoğaldılar. Cümledeki özne eylem bildiren çoğul bir özneyse yüklem tekil olur. "çoğaldı" sözcüğü kullanılmalıdır.
• Kamyonların gürültüleri bütün sokağı kaplıyorlardı. Özneleri çoğul cansız varlık olan cümlelerin yüklemi tekil olur. "kaplıyordu" sözcüğü kullanılmalıdır.
• Saniyeler geçmek bilmiyorlardı. Saat, dakika, saniye, ay, yıl gibi zaman adlarından birini gösteren çoğul öznelerin yüklemi tekil olur. "bilmiyordu" sözcüğü kullanılmalıdır.
Aşağıdaki cümleyi inceleyin, anlatım bozukluğunun nedenini bulmaya çalışın.
Haftanın en güzel günlerinden biridir cumartesi, pazar.

DÜŞÜNME HATALARINDAN DOĞAN ANLATIM BOZUKLUKLARI

Türkçenin özellikle sözlü anlatımında düşünme hatalarından doğan anlatım bozuklukları da görülmektedir. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.
• Otomobilin bagajından bir kamyon dolusu silah çıktı.(Otomobilin bagajına bir kamyon dolusu silah sığmaz.)
• Aşağıya indiğimizde arabamızı çalınmış olarak bulduk.(Araba ya vardır ya da yoktur. Çalınmış olarak bulunamaz.)
• Bir koltukta ölü olarak uyanmak istemiyorum.(Öldükten sonra uyanmak mümkün değildir.)
• Bu yılki salgın hastalıkta hayvan ölümü sayısı 275 olarak gerçekleşti.(275 sayısı, hayvan ölümü sayısı değil, ölen hayvan sayısıdır.)
• Bütün bildiklerimi ve bilmediklerimi oğluma öğretmek istiyorum.(Bildiklerimizi öğretebiliriz ama bilmediklerimizi öğretemeyiz.)
• Bugün yapılan antrenmanda iki futbolcu arasında sözlü bir tartışma geçti.(Antrenman sırasında, futbolcular arasında elbette sözlü tartışma yapılacaktır. O anda yazılı bir tartışma olamaz.)
• İlk kez gerçekleşen gösteriye katılım rekor düzeydeydi.(İlk kez yapılan bir gösteriye gelen izleyici sayısının, rekor düzeyde olup olmadığı bilinemez.)
• Yangında ihmal var.(İhmal, yangında değildir. Ancak yangının çıkmasına neden olan kişilerin ihmali söz konusu olabilir.)

 
Cevap: Türkçe Ders Notları

ANLATIM BOZUKLUKLARI
1
ANLAM BAKIMINDAN ANLATIM BOZUKLUKLARI
1)Gereksiz Sözcük Kullanma:Bir cümlede anlamları aynı olan veya anlamca biri diğerini içeren sözcüklerin birlikte kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.

*Kulağıma eğilerek alçak sesle bir şeyler fısıldadı.
*Bu yol yaya yürümekle bitecek gibi değil.
*Onlar da beş yıldır karşılıklı mektuplaşıyorlar.
*Geçmişteki hatıralardan bir şikayetim yok
*Ülkemizin sorunları bitmiyor ,tükenmiyor
*O günleri daha henüz dün gibi hatırlıyorum
*Bu gece ısı sıfırın altında eksi beş derece olacak.
*Gülmesinin nedeni bugün iyi bir haber almasındandır.
*Onunla ilk tanışmamızı unutamam.
*Dün gece uyurken gördüğü rüyayı anlattı.
*Sanki dalgasız bir deniz gibiydi yüzü.
*Sana söyleyeceğim bu gizli sırlarımı kimseye söyleme.
*Yaptıklarını kendi ağzıyla itiraf etti.
*Havada beyaz kar taneleri uçuşuyor.
*Bu iş yerinde aşağı yukarı üç dört yıldan beri çalışıyorum.
*Sınav yaklaştıkça öğrencilerin heyecanı gittikçe artıyor.
*Galiba başka çaresi de yok gibi görünüyor.
*Sınıfın boyu en kısa öğrencisini arkaya oturtmuşsun.
*Yaşlı adam söz almak için oturduğu yerden ayağa kalktı.
*Dosyadaki mevcut belgelerden anlaşılıyor ki bu iş uzun sürecek.
*Artık bundan sonra oraya gitmene gerek kalmadı.
*İki kardeşten en küçüğü okula gitmiyordu.
*Bu saatte oraya yalnız gidemem;seninle birlikte gitmek istiyorum.
*İşte seninle bu yüzden dolayı konuşmak istemiyorum.
*Niçin böyle yüksek sesle bağırıyorsun ki?
*Biz onlara iki günde bir, gün aşırı giderdik.
*Yorulmamıza rağmen basamaklardan yukarı hızlı hızlı çıkıyorduk.
*Türkçede Arapça ve Farsça dillerinden gelmiş sözcükler vardır.
*Böyle havalarda eve bir tane bile ekmek götürmeyi unutur.
*Kadın küçük çocuğa yaklaşarak senden büyük ağabeyin var mı diye sordu.
*Yarınki toplantıda ülkenin ekonomik ve iktisadi problemleri tartışılacak.

2)Sözcükleri birbiriyle karıştırma:Anlamları veya yazılışları çok benzer olan sözcüklerin karıştırılması cümlenin anlam bütünlüğünü bozar.

*Geri kalmışlık Türkiye'ye özel bir durum değil.
*Bu binalar gerçekten çok yaklaşık yapılmış.
*Size birazdan düğün resimlerini göstereceğim.
*Bir öğrenci sınıfta kalmışsa onun sınıfı geçmesini güçlendiren nedenleri araştırmak gerekir.
*Bizden son öğretim durumunu gösteren bir belge istedi.
*Vatandaşlarımız arasında din ,dil,ırk ayrıntısı yapılamaz.
*Bazı öğrenciler derste çok çekimserdir.
*Uzun saçlı bir genç geldi,kendini bize tanıştırdı.
*Vezüv etken bir yanardağdır.
*Deterjandan elleri tahrip oldu.
*Bu bölgenin kendine özgün gelenekleri vardır.
*Camdan yankılanan ışık gözlerimi kamaştırdı.
*Yazarın on dördüncü kitabı da yayınlandı.
*Belediyeler sık sık güz etkenlikleri yapıyor.
*Çocukların birbirleriyle uygunluk içinde olmaları çok güzel.
*Bu iki olay arasında hiçbir ayrıcalık yok.
*Fiyatlar çok pahalı olduğu için satışlar çok durgun.
*Kar yolu kapadığı için geçit servis yolundan sağlanıyordu.
3)Sözcükleri Yanlış Anlamda Kullanma: Sözcük anlamlarına uygun yerde kullanılmadığı zaman ya da yanlış anlama gelecek şekilde kullanıldığında anlatım bozukluğu doğar.

*Bu onların bolluğa düştükleri zaman bile savurganlık etmelerine yol açar.
*Şimdi size yarın yayınlanacak programlardan bazılarını hatırlatıyoruz.
*Bence sizin bu sınavı kaybetme şansınız hiç yok.
*Alınan bunca borç Türkiye'nin Avrupa'ya bağımlı olmasını sağladı.
*Bugün dünyanın yüz kırk ülkesinde cüzamlılar günü kutlanıyor.
*Bu yıl babamın yüzünden sınıfı geçtim.
*Annesi iyi çorap dokurdu.
*Ektiğin fidanlar meyveye döndü.
*Her türlü girişimden çekinmeyen biriydi.
*Aldıkları para mutluluklarına yol açtı.
*Cumhuriyet 1923 tarihinde ilan edildi.
*Ben 21 Mart 1978 yılında doğmuşum.
*Uzun bir ders yılı daha tamamlanmak üzere tatil iyice yanaştı.
*Tırnakların bir hayli büyümüş.
*Dünden itibaren yağmur yağıyor
*Adamın başına silahı dayayarak cebindeki parayı çalmışlar.
*Bize yapılacak her türlü baskı bizi yolumuzdan alıkoyamayacaktır.
*Bu gençleri azımsamak ,onların başarılı olacaklarına inanmamak doğru değil.

4)Sözcüğün Yapısındaki Yanlışlık: Bir sözcük dilbilgisi kurallarına aykırı türetilirse anlatım bozukluğu doğar.

*Mehmet Efendi on beş yıldır bakkalcılık yapıyor.
*Yiyecekleri kokturmuşsun.
*Bölgevi sorunlar artıyor.
*Her şeyi pahalılandırmışsınız.
*Bilinçleşmenin gerçekleşmesini eğitim sağlayacaktır.
*Dilimizi çirkinletmeyelim.
*Sizce bu kişi kaçtı mı kaçtırıldı mı?

5)Yerinde Kullanılmayan Sözcük veya Öğeler:
Bir sözcüğün cümlenin akışına veya anlamına uygun yerde kullanılmaması anlatım bozukluğuna yol açar.

*Hakan çok iyi futbolcu ama fazla topla oynuyor.
*Bu çocuk seneye yüksek inşaat mühendisi olacak.
*Eski Adana millet vekillerinden biri daha ölmüş.
*Günde kırk kere limonlu salatalık turşusu satan dükkana uğrardı.
*Cesetler çok denizde kaldığından çürümüş.
*Burada her Allah'ın günü kaza oluyor.
*Başbakan Çin'e bu yılın sekizinci büyük gezisini yapıyor.
*Değil bir lokma ekmek bir tabak yemek yine bulamaz.
*Bakanımız bir hafta içinde petrol üreten ülkeleri gezecek.
*Ağrısız kulak delinir.
*Atatürk'ün 119.doğum yılı törenle kutlanmıştı.
*Bu yemek fazla dışarıda kaldığı için bozulmuş.
*THY'ye ait 158 yolcunun bulunduğu uçak denize düşmüş.
6)Anlamca Çelişen Sözcüklerin Bir Arada Kullanılması:Bir cümlede anlamca birbirine ters olan sözlerin birlikte kullanılması cümlenin anlam bütünlüğünü bozar.Genellikle kesinlik ihtimal çelişkisi görülür.

*Hiç şüphesiz bu olaya en çok üzülen başkan olsa gerek.
*Şüphesiz sanatçı bu alanda çok başarılı eserler vermiş olmalı.
*Kesinlikle söyleyebilirim ki tedavi hastayı ayağa kaldırabilir.
*Gönderdiğim paketi eminim bugüne kadar almış olmalısınız.
*Müdür Bey bu adam için:"Çok mütevazı , burnundan kıl aldırmayan biridir."diyor.
*Artık kesinlikle böyle bir hataya düşmeyebilir.
*Okulu bitireli hemen hemen tam on yıl oldu.
*Elbette onunla birlikte gitmiş olabilirler.

7)Deyim ve Atasözü Yanlışları: Deyimler ve atasözleri kalıplaşmış ve halk diline,kültürüne yerleşmiş kelime gruplarıdır.Bu yüzden deyimlerdeki kelimeler kesinlikle değiştirilemez.Kullanılan deyim, cümleye de uygun olmalıdır.

*Babasını görünce paçaları tutuştu.
*Çok acıktım midem zil çalıyor.
*O kadar kalabalık ki çuvaldız atsan yere düşmez.
*Ona ayak bağı oluyor , işini çabuk bitirmesini sağlıyordu.
*Ona yardım et elinden geleni ardına koyma.
*Alma garibin ahını çıkar aheste aheste.
*Ev sahibi ,Ayşe Hanıma bu ne şıklık böyle deyince Ayşe Hanım üzerine alındı.
*Konferansta konuşmacının anlattıkları herkesin dikkatini çekmişti.Tüm dinleyiciler kulak kabartmış ,konuşmacıyı dinliyordu.
*Bu görüntüler karşısında saçlarım diken diken oldu.
*Bu konuyu onunla bir görüş o yol yolak bilen biridir.

Gereksiz Yardımcı Eylemler Kullanma:Türkçede doğrudan fiil olarak çekimlenebilecek bir kelimenin yardımcı eylem alarak çekimlenmesi yanlıştır.

*Boşuna umut etme oraya gelmeyeceğim.
*Benden kuşku etmemelisin.
*Senin düşüncelerin hiçbir zaman bana etki etmez.
*Bu işi onun yapabileceğinden şüphe etmiyorum.
Not:Bu konuyu bazı kaynaklar anlatım bozukluğu olarak kabul etmez.ÖSS'de de şimdiye kadar böyle bir soru çıkmamıştır.

9)Mantık Hataları: İyi ve sağlam bir cümlenin temel mantık ilkelerine uygun olması gerekir aksi taktirde anlatım bozukluğu yapılmış olur.

*Seninle değil şehir içinde gezmek, dünya turuna bile çıkılmaz.
*Önümüzdeki haftanın önemli programlarından bazılarını sizlere hatırlatmaya çalıştık.
*Beyin zarı iltihapları iyi tedavi edilmezse ölüme;hatta sara nöbetlerine dahi yol açabilir.
*Tezgahtar müşterinin aldığı oyuncağı kağıda sardı ve müşteriye verdi.
*Karar TBMM'nin 230'a karşı 190 oyla aldığı bir kararla kabul edildi.

10)Zamir Eksikliğinden Kaynaklanan Anlatım Bozuklukları:Bazı cümlelerde iyelik zamiri kullanılmadığı taktirde bir anlam belirsizliği ortaya çıkar.Cümlenin başına hem senin hem de onun zamirini getirebiliyorsak orada bir anlam belirsizliği vardır.Bu tip cümlelerdeki anlam belirsizliğini gidermek için cümlenin uygun bir yerine iyelik zamirinin getirilmesi gerekir.Aksi taktirde anlam belirsizliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu doğar.

*Ehliyetini polis almış öyle mi?
*Bana ne söyleyeceğini biliyorum.
*Geleceğini ben biliyordum.
*Yarışmada birinci olduğuna sevindim.

Not:Bazen de bu belirsizlik noktalama işaretleriyle giderilir.

*Hırsız çocuğu kovaladı. *Genç adama seslendi. *O soruları yapamadı.

11)Karşılaştırma Hataları:Bazı cümlelerden iki farklı anlam çıkabilmektedir.Bu tip karşılaştırma bildiren cümlelerdeki anlatım bulanıklığı giderilmediği taktirde anlatım bozukluğu ortaya çıkar.

*Adam,politikayla karısından çok ilgileniyor.
*Bu kötü insanlara sizden çok kızıyorum.
*Sen onu benden çok aradın.

DİLBİLGİSİ BAKIMINDAN ANLATIM BOZUKLUKLARI

1)Yüklem Yanlışlığından Doğan Anlatım Bozuklukları:Yüklemle ilgili yanlışlıklar, yüklemin çatı,kişi,zaman,yardımcı eylemler,ek eylemler gibi noktalarda cümleye uygunluk göstermemesi durumudur.

*Kahvaltıda peynir,ekmek ve çay içtik.
*İçkiyi az sigarayı hiç içmem.
*Kimin dürüst,kimin dürüst olmadığını biliyor.
*Suçlamaların yersiz ve doğru olmadığını söyle.
*Baloya güzel bir elbise ve pahalı mücevherler takarak gelmişti.
*Çocuklarıyla bazen çok bazen de hiç ilgilenmezdi.
*Sabahları erken kalkar ve sakin havada koşuyordu.
*Annem yemek pişiriyor biz de ona yardım ediyorduk.
*Boyu kısa , bedeni de pek biçimli değildi.
*Aldığı şeyler hem pahalı hem de kaliteli değilmiş.
*Bu geziye okulumuz öğrencilerinden ve disiplin cezası almayanlar katılabilecek.


2)Özne Yanlışlığından Doğan Anlatım
Bozuklukları:
Cümlede öznenin bulunmamasından,öznenin gereksiz ekler almasından, ya da özne olmayacak bir sözün özne gibi kullanılmasından kaynaklanır.

*Dernek müdürünün yetkileri alındı ve kovuldu.
*O insanların sayısı azalıyor bulunmaz oluyor.
*Belediye tarafından yaptırılan dört katlı binanın inşaatı bitirildi ve hizmete girdi.
*Yaşlı adamın parası alınarak evine gönderildi.
*Viraja hızlı giren aracın lastiği patladı ve kaza yaptı.
*Herkes kazayı seyrediyor, yardım etmeyi düşünmüyordu.
*Hastanın durumu gittikçe kötüleşiyor,yerinden kalkamıyordu.
*Filmin güzelliği herkesi etkiledi;çünkü güzel çekilmişti.


3)Özne Yüklem Uyuşmazlığından Kaynaklanan Anlatım Bozukluğu:Öznenin tekillik çoğulluk ve şahıs bakımından uyuşması gerekir;aksi taktirde anlatım bozukluğu ortaya çıkar.

a)Topluluk isimleri özne ise yüklem tekil olur;ancak topluluk isimleri çoğul eki alıyorsa yüklem de alabilir.

*Bizim takım sahaya çıktılar.
*Takımlar nihayet sahaya çıktılar.
*Ordular uzun süredir savaşıyor.

b)Bitki,hayvan,cansız varlık ve organ isimleri çoğul durumda özne ise yüklem tekil olur.

*Nedense köpekler sabaha kadar havladılar.
*Çiçekler sıcaktan kurumuşlar.
*Bu sıralar çok sağlam yapılmışlar.
*Seni görünce gözlerim dolar.
Not:İnsan dışı varlıklar kişileştirme yolu ile çoğul özne ise yüklem de çoğul olabilir.
*Martılar denize dalıp dalıp çıkıyorlar.
*Martılar bize selam getirdiler.
*Dağlar beyaz şallarını omuzlarına attılar.

c)Eylem isimleri ,çoğul özne ise yüklem tekil olur.
*Gülüşmeler çok uzun sürdüler.
*Tartışmalar sabaha kadar devam ettiler.

d)Çoğul sayılar özne ise yüklem tekil olur.
*İki kişi bankayı soymuşlar.
*Derse on öğrenci girmediler.
*Bana beş soru bıraktılar.



e)Saygı,sitem,küçümseme gibi durumlar için özne tekil de olsa yüklem çoğul yapılabilir.
*Ahmet Bey bizi hatırlamadılar.
*Ayşe Hanım odasında yoklar.

f)Öznede belgisiz zamir ya da belgisiz sıfat varsa yüklem tekil olur.
*Hiçbiri sizi görmüyorlar.
*Herkes bu konuda aynı fikirdeydiler.
*Birçok kişi aynı sorunu tartışıyorlar.

g)Bir cümlede birden fazla özne varsa ve bu öznelerin biri 1. kişi ise yüklem 1. çoğul olur.
*Ali, Ahmet ve ben dün size uğramıştık.
*Ben ve kardeşim size inanmıyoruz.

h)Birden fazla özneden biri 2.kişi ise yüklem 2.çoğul;öznelerin biri 3.kişi ise yüklem 3. çoğul olur.
*Sen ve kardeşin derse girmemişsiniz.
*Ahmetle o bu akşam gelecekler.
*Ben,sen,o burada nöbet tutacağız.
*O ve Murat bunu hemen yapacaklar

4)Tümleç Yanlışları: Özellikle sıralı cümlelerde tümleç (dolaylı tümleç,nesne,zarf tümleci) kullanılması gereken yerde kullanılmamışsa anlatım bozulur.Bir tümlecin birden çok yüklem için ortak kullanımı mümkündür.Ancak bu ortak tümleç yüklemlerden birine dahi uymazsa cümlede anlatım bozukluğu doğar.Tümleç yanlışlarını şu başlıklar altında inceleyebiliriz:

a)Dolaylı Tümleç Eksikliği:

*Düşman kenti bombaladı ; ama giremedi.
*Çukurova'nın toprağı insanı diriltir, umut verir.
*Sizi önemseyen ve inanan insanlar var.
*Gençlerden çok şey bekliyoruz;fakat değer vermiyoruz.
*Kadının içeri girmesiyle çıkması bir oldu.
*Bu evden nefret ediyordu ;ancak darda kalınca geliyordu.

b)Zarf Tümleci Eksikliği:
*Yeni yetişen sanatçılara yardım eder,ilgilenirdi.
*Bir daha seni görmek ve karşılaşmak istemiyor.
*Arkadaşlarını aradı,sonra buluştu.
*Kötü bir beste yaptığımda beni eleştirir ve tartışırdı.
*Senin sorunlarını çözmeye çalışıyor; başa çıkmak için uğraşıyoruz.

c)Nesne Eksikliği:

*Size teşekkür etmek ve kutlamak istiyor.
*Yazıya özendiği,dikkatle yazdığı belliydi.
*Sana telefon açmış,merak ediyormuş.
*Evin onarımını haftaya bitirecek , sonra da satacak.
*Bu kuralların gerekli olduğunu biliyorum;ama uygulayamıyorum.
*Yardıma muhtaç olanlara yardım eder , doyururdu.
*Onun sıcacık sesi bize ulaşır,mutlu ederdi.
*Yazılarında, halkı soyanlara çatar,yerin dibine batırırdı.
*Suçlunun evini bastılar,yakalayıp polise teslim ettiler.

5)Tamlama Yanlışları:

a)Bir sıfatla bir adın ortak tamlanana bağlanması anlatımı bozar:

*Doğa ve toplumsal olayları inceledik.
*Dün epik ve aşk şiirleri okuduk.
*Askeri ve devlet okullarına giriş sınavı yapılacak.
*Gençlik, duygusal ve kişilik sorunları yaşıyor.
*Politik ve ahlak yozlaşması önemli bir sorundur.

b)Çoğul anlamı taşıyan bir sıfattan sonra gelen ad tekil olmalıdır:

*Birçok seneler geçti.
*Bizde iki türlü düşünürler vardır.
*Her türlü tedbirler alındı.
*Birçok festivaller düzenlendi bu yaz.
*Bin türlü çiçekleri derledim sana.

c)Tamlayan Eki Eksikliği:

*Her önüne gelen aklına esen sözcüğü dilimize mal etmesi yanlıştır.
*Bu duygular geçici ve insanı yanıltıcı olduğu bilinmelidir.
*Büyük emek harcanarak yazılan eserler bilimsel bir yaklaşımla değerlendirilmesi gerekir.


d)Tamlayan Eksikliği:

*Öğrenciye bir şey vermeden gelişmesini umma.
*Arkadaşına yardım ederek mutlu olmasını sağladı.
*Tanıdıklarından alışveriş yaparak para kazanmalarına katkıda bulunurdu.
*Çocuklarıyla her konuyu konuşur , yanlışa düşmemelerine çalışırdı.

6)Eylem – Eylemsi Arasındaki Çatı Uyuşmazlığı:Birleşik veya sıralı cümlelerde aynı özneyi alan yüklemlerin her ikisi de etken veya her ikisi de edilgen olmalıdır.
*Bütün sorunlar halledilip öyle gidecekti.
*Bütün sahipsiz hayvanlar toplanıp şehir dışına götürecek.
*Sorular çok dikkatli okuyarak çözülsün.
*Çok emek harcanıp az para kazanabilmiş.
 
Cevap: Türkçe Ders Notları

Türkçe Sözcükte Anlam Geniş açıklamalı

--------------------------------------------------------------------------------

Sözcükte Anlam



Sözcük Nedir?

Sözcük : Bir kavram birimidir. Bir varlığın, bir nesnenin ya da bir durumun zihinde canlanabilmesi için onu karşılayan bir gösterimdir.

Sözcüklerin Anlam Açılımları

Temel Anlam : İlk Anlam (Temel Anlam)

Bir sözcük söylendiğinde aklımıza ilk gelen, kavrayışımızda ilk uyandırdığı anlamdır. Kısacası, bir sözcüğün biçimlenmesinde, kuruluşunda esas olan anlamdır. Örnek :

- Boğazımda bir yanma var. (Temel Anlam)

- Şişenin boğazı kırılmış.

- Çanakkale Boğazı'nda müthiş bir tipiye yakalandık.

- Babam yedi boğaza bakmaya çalışıyordu.

- Ali, boğazına düşkün bir çocuktur.

Bir sözcüğe temel anlamının dışında yeni yeni anlamlar yükledikçe anlamının da derece derece soyutlaştığı görülür. Örnek :

- Törende, Kurdeleyi köyün muhtarı kesti. (Somut temel anlam)

- Patates doğrarken parmağını kesti (Somut yan anlam)

- Oyun kağıdını ortadan kesti. (Somut yan anlam)

- Onunla olan bütün ilişkisini kesti. (Soyut mecaz anlam)

Bir sözcük tek başına kullanıldığında temel anlamını korur. Ancak cümle içinde temel anlamından uzaklaşabilir. Örnek :

"Kaçmak" sözcüğünün temel anlamı "bir yerden gizlice ve çabucak uzaklaşmak"tır.

- "Ben çalışmaktan hiçbir zaman kaçmam." cümlesinde temel anlamından uzaklaşmıştır.

Sözcüklerin Temel Anlamlarıyla İlgili Dikkat Edilecek Noktalar :

Temel anlamı somut olan sözcükler, öncelikle somut ve mecaz anlamlar kazanır. Örnek :

"ateş" sözcüğü, temel anlamıyla düşünüldüğünde "bir nesnenin etrafa ısı ve ışık yayarak yanması" biçiminde açıklanabilir, temel anlamı somuttur.

- Gençler, kumsalda büyük bir ateş yakmışlardı. (Temel anlam)

- Hastanın ateşi sabaha kadar düşmüştü. (Somut yan anlam)

- Şu yağan kar bile yüreğimdeki ateşi söndüremez. (Soyut mecaz anlam)

Yan Anlam :

Sözcüklerin ilk konuluş anlamına bağlı olarak zaman içinde kazandıkları yeni anlamlardır. Bu anlama, kullanılış anlamı ya da yan anlam adı verilir. Örnek :

- Çocuk kapıyı sessizce açtı. (açmak : Bir şeyi kapalı durumdan kurtarmak.)

- Gömleğinin düğmelerini yarıya kadar açtı. (açmak : Sarılmış, katlanmış, örtülmüş, buruşmuş

veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak.)

- Okulun karşısına bir büfe daha açtı.(açmak : Bir kuruluş, bir işyerini işler duruma getirmek.)

- Annem çok güzel baklava açar. (açmak : Kalın bir nesneyi yayarak ince duruma getirmek.)

- Komşumuz tıkanan lavaboyu açtı. (açmak : Tıkalı bir şeyi, bu durumdan kurtarmak.)

Sözcüklerin Yan Anlamlarıyla İlgili Dikkat Edilecek Noktalar :

- Her sözcüğün genel olarak tek temel anlamı varken, birden çok yan anlamı olabilir.

- Bir sözcük, temel ya da yan anlamı verecek biçimde kullanıldığında gerçek anlamıyla kullanılmış olur. O halde gerçek anlam, hem temel hem de yan anlamı kapsayan genel bir addır.

- Yan anlamların bir bölümü mecazsız, somut anlam taşırken (ölü yan anlam) bir bölümü de mecazlı, soyut anlam taşır.

Mecaz Anlam :

Sözcüklerin cümle, dize veya deyim içine girdiklerinde, gerçek anlamlarından tamamen sıyrılarak başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı anlama mecaz (değişmece) anlam denir. Mecaz anlam, Sözcüğün sürekli olmayan, kullanım içinde geçici olarak üstlendiği anlamdır. Örnek :

- Müşteriden para sızdırmak için elinden geleni yapardı.

- Satıcının o ince ve tiz sesi kulaklarımızda patlıyordu.

- Bugünlerde havasından yanına varılmıyor.

- Bu hayırsız evlat için insan kendisini ateşe atar mı?

Mecaz Türleri

Benzetme (Teşbih) :

Aralarında benzerlik bulunan iki varlıktan (kavramdan) niteliği zayıf olanın, niteliği üstün, belirgin olana benzetilmesidir.

Benzetme, Sözü daha etkili ve gözle görünür kılmak amacıyla kullanılan bir mecaz türüdür. Benzetmenin dört öğesi vardır :

1- Benzeyen (niteliği zayıf olan)

2- Benzetilen (niteliği, üstün, belirgin olan)

3- Benzetme yönü (benzerlik ilgisi gösteren)

4- Benzetme edatı (gibi, kadar, sanki, misali)

Örnek :

Kızın deniz gibi masmavi gözleri vardı.

Benzetilen Benzetme Benzetme Benzeyen

Edatı Yönü

Benzetmeyle İlgili Uyarılar :

Benzetmenin oluşabilmesi için benzeyen ve kendisine benzetilenin kullanılması şarttır.

Bunlar, benzetmenin temel öğeleridir.

Dört öğesinin dördünün de kullanıldığı benzetmelere ayrıntılı benzetme,

benzetme edatının olmadığı benzetmelere kısaltılmış benzetme,

yalnızca temel öğelerin kullanıldığı benzetmelere teşbih-i beliğ denir.

Örnek :

Sular öyle temiz ki annemin yüzü gibi. (Ayrıntılı Benzetme)

Benzeyen Benzetme Benzetilen Benzetme

Yönü Edatı

Adam cesurlukta aslandı. (Pekiştirilmiş Benzetme)

Benzeyen Benzetme Benzetilen

Yönü

Bin Atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik. (Kısaltılmış benzetme)

Benzetilen Benzetme Benzeyen

Edatı

Gider oldum kömür gözlüm elveda. (Teşbih-i beliğ)

Benzetilen Benzeyen

Eğretileme (İstiare) :

İstiare : Arapça bir sözcük olup "bir şeyi iğreti, ödünç alma" anlamındadır. Ya benzeyenle ya da benzetilenle yapılan benzetmedir. Örnek :

- Aslan gibi güçlü bir adamdı. (benzetme)

- Soruyu doğru yanıtlayınca "Aslan be!" dedi. (eğretileme)

Eğretileme üç çeşittir.

Açık Eğretileme : Yalnızca kendisine benzetilenin kullanılmasıyla yapılan eğretilemedir. Örnek :

- Havada bir dost eli okşuyor tenimizi. Benzeyen:Rüzgar(yok) Benzetilen:Bir dost eli

- Kurban olam kurban olam

Beşikte yatan kuzuya Benzeyen : Bebek, çocuk (yok) Benzetilen : Kuzu

Kapalı Eğretileme : Yalnızca benzeyen ile yapılan, benzetilenin de bir özelliğinin belirtildiği (genel olarak benzetme yönü) eğretilemedir. Örnek :

- Oğlu büyüyünce yuvadan uçup gitti.

Benzeyen : Oğul Benzetilen : Kuş (yok) Benzetme yönü : Uçup gitmek

- Ay zeytin ağaçlarının arasından yere damlıyordu.

Benzeyen : ay Benzetilen : su (yok) Benzetme yönü : yere damlaması

Yaygın (Temsili) Eğretileme : Benzetmenin temel öğeleriyle birlikte, birden çok benzetme yönünün bulunduğu eğretilemedir. Yaygın eğretilemede bir "gizleme" vardır. Açıkça söylenmeyen ya da söylenmek istenmeyen sözler, benzetme yoluyla ve sözlük anlamına gizlenerek söylenir, şairler bunu çoğu kez güzel ve etkili bir anlatım için kullanırlar. Örnek :

Artık demir almak günü gelmişse zamandan

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan

Eğretileme Yolları

İnsana özgü kavramların, doğaya (dış dünyadaki varlıklara) aktarılmasıyla;

Örnek :

İnsan Derinden derine ırmaklar ağlar. Kapalı Eğretileme

Benzetilen Benzeyen

Doğaya özgü kavramların insana aktarılmasıyla;

Örnek :

Askerin ölümü Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor. Açık Eğretileme

Benzeyen Benzetilen

Doğadaki bir varlığa ait özelliğin, bir başka varlığa aktarılmasıyla;

Örnek :

Bulut Yüce dağ başında bir top pamuk var. Kapalı Eğretileme

Benzeyen Benzetilen

Bir duyuya ait bir kavramın bir başka duyuya aktarılmasıyla;

Örnek :

Sıcak bakışlarıyla ısıtırdı içimizi. Kapalı Eğretileme

Ad Aktarması : (Mürsel Mecaz)

Bir sözü benzetme amacı gütmeden bir başka söz yerine kullanmaktır.

Sözcüklerin yeni anlamlar yüklenmesinde bir etken de ad aktarmasıdır. Örnek :

- "Sinema" için "beyaz perde"

- "seçime katılmak" yerine "sandık başına gitmek"

Ad aktarması şu ilişkiler çerçevesinde kurulabilir :

- Sanatçı verilir, yapıtı anlatılır. Örnek :

Yaşar Kemal'i lise yıllarımda okudum. (Yaşar Kemal'in romanlarını)

- İçteki varlık verilir, dışındaki anlatılır ya da dıştaki varlık verilir içindeki anlatılır. Örnek : Haberi duyunca bütün ev ayağa kalktı. (Evin içindeki insanlar)

Ayağını çıkarmadan içeri girme. (Ayakkabını)

- Parça verilir, bütün anlatılır ya da bütün verilir, parça anlatılır. Örnek :

Bu acılı haberi ona hangi dil söyleyebilir? (İnsan)

Gemi Mersin'e yanaştı. (Mersin Limanı)

- Bir yer adı verilir, o yerde yaşayan insanlar anlatılır. Örnek :

Bütün köy meydanda toplandı. (köy halkı)

Erzurum, Mustafa Kemal'e kucak açtı. (Erzurum Halkı)

- Bir yön adı verilir, o yöndeki bölgeler ya da ülkeler anlatılmak istenir. Örnek :

Batı bu duruma müdahale etmedi. (Batı ülkeleri)

- Bir eşya adı verilir, onu kullananlar anlatılmak istenir. Örnek :

Koştu, yokuş aşağı bir şapka. (İnsan)

- Soyut bir ad verilip, somut bir varlık anlatılır. Örnek :

Bu sonucu Türk gençliğine armağan ediyorum. (Genç insanlar)

Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı. (insanlar)

- Sonuç verilir, bunun nedeni kastedilir. Örnek :

Gökten sicim gibi bereket yağıyor. (bereket, sonuçtur, nedeni yağmur anlatılmıştır)

Kinaye (Dolaylı Söz Söyleme) : Sözcüklerin çok anlamlı olarak kullanılmasında kinayenin de büyük bir önemi vardır. Kinaye bir sözün hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek bir biçimde kullanılmasıdır. Kinayede gerçek anlam verilir, mecaz anlam kastedilir. Örnek :

- Bu çocuğun elinden tutsan ne kaybedersin?

- Bulmadım dünyada gönüle mekan

Nerde gül bitse etrafı diken

- Şu karşıma göğüs geren

Taş bağırlı dağlar mısın?

Tariz (Taşlama) : Bir kimseyi iğnelemek, onunla alay etmek amacıyla bir sözü gerçek anlamının tam karşıtı bir anlamda kullanmaktır. Örnek :

- Randevuna sadıkmışsın, beklemekten kök saldık.

- O kadar çok konuştu ki söylediklerinden hiçbir şey anlamadık.

- Biraz daha hızlı yürürsen karıncalar bile bizi geçecek.

Teşhis - İntak (Kişileştirme - Konuşturma) :

İnsana özgü nitelikleri insan dışındaki varlıklara aktarmaya kişileştirme denirken, bu varlıkların insan gibi konuşturulmasına da konuşturma denir. Örnek :

- Güneş ışığında yağmurunu döken bulutlar sanki gülüyordu. (Teşhis)

- Ufukta günün boynu büküldü. (Teşhis)

- Dal, bir gün dedi ki tomurcuğuna :

Tenimde bir yara işler gibisin. (İntak)



Abartma (Mübalağa) :

Bir durumu olduğundan çok ya da az göstermektir. Örnek :

- Bütün gün çalışmaktan iğne ipliğe döndü.

- Alem sele gitti gözüm yaşından

- Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.

Sözcüklerin Terim Anlamı : Bilim, Sanat, Meslek ve bir spor dalıyla ilgili kesin anlamı olan özel bir kavramı gösteren gerçek anlamlı sözcüklere terim denir. Örnek :

- Bu sınıfa yirmi sıra yerleştirelim

Toplumsal sınıflar arasındaki çelişkileri inceliyor.

- Bu çiçeğin kökü tamamen kurumuş.

Sözcük köklerini ve gövdelerini tanıyalım.

İkilemeler : Anlamı ve anlatımı güçlendirip pekiştirmek amacıyla aynı ya da sesleri birbirine benzeyen sözcüklerin art arda yinelenmesiyle oluşan söz gruplarına ikileme denir.

İkilemelerin anlamsal özellikleri şöyle sıralanabilir:

- Anlamı güçlendirip pekiştirmek, anlamı abartmak. Örnek :

Güzel mi güzel kız

Demet demet çiçek

Çuval çuval fındık

Çıtır çıtır simit

Ağlaya sızlaya bir hal olmak

Güle güle ölmek

Varını yoğunu ortaya çıkartmak

- "Şöyle böyle, yaklaşık olma" anlamı vermek. Örnek :

İyi kötü (bilmek)

Aşağı yukarı (anlamak)

Hemen hemen (bitirmek)

İkilemelerin Kuruluş (Yapılış) Özellikleri :

- Aynı sözcüğün tekrarıyla oluşan ikilemeler. Örnek :

İri iri - Koca koca - Yavaş yavaş - Uslu uslu

- Yakın anlamlı sözcüklerin tekrarıyla oluşanlar. Örnek :

Börek çörek - Derli toplu - Sorgu sual - Doğru dürüst - Sağ salim

- Biri anlamlı diğeri anlamsız sözcüklerin bir araya gelmesinden oluşanlar. Örnek :

Çalı çırpı - Konu komşu - Yırtık pırtık - Eğri büğrü

- Her ikisi de anlamsız sözcüklerin yan yana gelmesiyle oluşanlar. Örnek :

Ivır zıvır - Abur cubur - Eciş bücüş - Dangıl dungul

- Karşıt anlamlı sözcüklerden oluşanlar. Örnek :

İyi kötü - Er geç - Düşe kalka - İleri geri

- Yansıma sözcüklerin tekrarlanmasıyla oluşanlar. Örnek :

Vızır vızır - Şırıl şırıl - Tıkır tıkır - Horul horul

UYARI

İkilemeler daima ayrı yazılır ve ikilemelerin arasına virgül işareti KONULMAZ.

Deyim Anlamı :

Belli bir durumu, belli bir kavramı göstermek için kullanılan öz anlamından az çok ayrı bir anlam taşıyan, kalıplaşmış, halkın ortak dil ürünü olan sözlere deyim denir. Örnek :

- İçine ateş düşmek

- Pabucu dama atılmak

- Yüreği ağzına gelmek

- İki gözü iki çeşme

Deyimlerin Özellikleri

- Deyimler, kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez ve bir sözcüğün yerine eş anlamlısı getirilemez. Örnek :

Sözgelimi "Ayıkla pirincin taşını" yerine "Seç pirincin taşını" denmez ya da "Pirincin taşını ayıkla" gibi deyimi oluşturan sözcüklerin yerleri değiştirilemez.

- Deyimler, değişik kip ve kişi ekleriyle çekime girebilirler. Örnek :

Kendini naza çek(mek)

Kendini naza çek(iyor)

Kendimi naza çek(tim)

Kendilerini naza çek(erler)



- Deyimi oluşturan sözcüklerin arasına başka söz grupları girebilir. Bu tip kullanımlarda deyim gözden kaçırılmamalıdır. Örnek :

Gözü vitrinde duran kırmızı elbiseye takıldı.

- Deyimler genel kural bildirmez, yol gösterip öğüt vermez. Yalnızca bir durumu en kısa yoldan ve en etkili bir biçimde anlatmaya yarar. Deyim, bu yönüyle atasözünden ayrılır. Örnek :

İşleyen demir ışıldar.

Akacak kan damarda durmaz Atasözüdür, kural bildirir.

Mum dibine ışık vermez.

Armut piş, ağzıma düş.

Ne kokar, ne bulaşır. Deyimdir, kural bildirmez.

Atı alan Üsküdar'ı geçti.

Deyimler Anlamları ve Kuruluşları (Biçimleri) yönünden iki gurupta incelenir.

Anlamlarına Göre Deyimler

- Gerçek Anlamlı Deyimler

Bazı deyimlerde sözcükler gerçek anlamlıdır. Deyimin iletmek istediği durumu, deyimi oluşturan sözcüklerin anlamlarıyla düşünürüz. Bu tür deyimlerde anlatım güzelliği düşünülmez. Bunlar, Bir kavramı belirtir. Örnek :

Alan razı satan razı - Ne var ne yok? - Olur şey değil! - Nerde akşam orda sabah.

İsmi var cismi yok - Yükte hafif pahada ağır.

- Mecaz Anlamlı Deyimler

Deyimlerde genel olarak deyimi oluşturan sözcüklerin çoğu ya da tümü gerçek anlamından uzaklaşarak tamamen farklı bir durumu ya da kavramı anlatmak üzere kullanılır. Dilimizde deyimler genel olarak mecaz anlam taşır.

Mecaz anlamlı deyimler iki şekilde karşımıza çıkabilir.

1. İliştirme Anlamlı Deyimler: Deyimi oluşturan sözcüklerden bir ya da ikisiyle, deyimin ilettiği durum arasında dolaylı bir bağlantı vardır. Böyle deyimlere "iliştirme anlamlı" deyimler denir. Örnek :

Diline dolamak (sürekli aynı şeyi söylemekle, dil arasında bir bağlantı var.)

Kulak misafiri olmak (dinlemek)

Göz gezdirmek (bakmak)

Ayaklarına kara sular inmek (yürümekten yorulmak)

2. Yummaca Anlamlı Deyimler: Deyimi oluşturan sözcüklerin anlamları ile deyimin iletmek istediği durum arasında hiçbir anlam bağlantısı olmayabilir. Bu tip deyimlere "yummaca anlamlı" deyim denir. Örnek :

Baş göz etmek (evlendirmek)

Burnu sürtülmek (taşkın davranışların cezasını çekip ılımlı olmak)

Can damarına basmak (bir şeyin en önemli noktası üzerinde durmak)

Burnunun direği sızlamak (çok üzülüp acımak)

Çamur atmak (Bir kimseyi lekelemeye çalışmak)

Yaş tahtaya basmak (tedbirsizlik edip sonu tehlikeli işe girişmek)

Yapılarına (Biçimlenişlerine Göre) Deyimler

Deyimler kalıplaşmıştır. Belli bir söyleyiş biçimi kazanmışlardır. Bir deyimin söylenişi her yerde aynıdır. Hem biçimce hem anlamca son söyleyiş biçimini almışlardır.

- Kimi deyimler yargı (cümle) biçiminde ya da ikili yargılı olarak kurulmuştur. Örnek :

Atı alan Üsküdar'ı geçti.

Hamama gider kurnaya, düğüne gider zurnaya aşık olur.

Hem suçlu hem güçlü

Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye

- Kimi deyimler öykücük ya da konuşma biçimindedir. Örnek :

Deveye, "Boynun eğri" demişler, "Nerem doğru ki!" demiş.

Tencere dibin kara

Seninki benden kara

- Deyimler genel olarak mastar biçimindedir. Örnek :

Gönül koymak - İçi burkulmak - Kapı dışarı etmek - Muradına ermek - Ödü patlamak

Öküzün altında buzağı aramak



- Bazı deyimler, sözcük öbeği (tamlama) biçiminde kalıplaşmıştır. Örnek :

Kara çalı - Püsküllü bela - Para canlısı - Para babası - Elinin körü - Ömür törpüsü

- Deyimler, genel olarak birden çok sözcüğün kalıplaşmasından oluşur. Ancak tek sözcükten oluşan deyimler de vardır. Örnek :

Akşamcı - gedikli - kılkuyruk - kaşarlanmış

- Kimi deyimler ise ikileme biçiminde kurulurlar. Örnek :

Abur cubur - Açık saçık - Ağır aksak - Ak pak - Apar topar - Az çok - Bata çıka

Atasözleri : Uzun deneyimler ve gözlemler sonucu oluşmuş, yol gösterici, genel kural biçiminde kalıplaşan, toplumca benimsenen ve anonim bir nitelik taşıyan özlü sözlerdir.

Atasözlerinin Biçim Özellikleri :

- Deyimler gibi atasözleri de kalıplaşmıştır. Sözcüklerin yerleri değiştirilmez ve bir sözcüğün yerine eş anlamlısı getirilemez. Örnek :

Ak akçe kara gün içindir. - Kız beşikte, çeyiz sandıkta.

- Atasözleri kısa ve özlüdür, az sözle geniş bir düşünce ifade edilir. Örnek :

Aç ayı oynamaz. - Su yatağını bulur. - Baş kes, yaş kesme. - Boğaz kırk boğumdur.

Çivi çiviyi söker.

- Atasözleri genel olarak bir yargı (cümle) biçiminde kurulmuştur. Örnek :

İt ürür kervan yürür. - İyilik eden, iyilik bulur. - Ölmüş eşek kurttan korkmaz.

Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış. - Kavgada yumruk sayılmaz.

- Atasözleri genel olarak geniş zaman kipinin üçüncü tekil kişisiyle ya da emir kipinin ikinci tekil kişisiyle çekimlenmiştir. Örnek :

Önce düşün, sonra söyle. (II. tekil kişi emir kipi)

Pilav yiyen kaşığını yanında taşır. (Geniş zaman kipi, III. tekil kişi)

- Atasözlerinde genel olarak uyaklı ve uyumlu sesler ve sözcükler vardır. Örnek :

Pekmezi küpten, kadını kökten al. - Sabreden derviş, muradına ermiş.

Sen dede ben dede, bu atı kim tımar ede?

Atasözlerinin Anlam Özellikleri

- Atasözlerinin bir bölümü gerçek anlamlıdır. Yani atasözünün iletmek istediği düşünceyi onu oluşturan sözcüklerin anlamları düşündürür. Örnek :

Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir. - Allah bilir ama kul da sezer.

Al malın iyisini çekme tasasını. - Bugünün işini yarına bırakma. - At, yiğidin yoldaşıdır.

- Atasözlerinin bir bölümü mecaz anlamlıdır. Yani atasözlerinin iletmek istediği anlam, sözcüklerin gerçek anlamlarından tamamen bağımsızdır. Örnek :

Mum, dibine ışık vermez. - Altın, eli bıçak kesmez. - Kaynayan kazan kapak tutmaz.

Göç dönüşü topal eşek öne geçer. - Etle tırnak arasına girilmez.

Eşeği dama çıkartan yine kendi indirir.

- Bazı atasözleri ilettiği yargı yönünden karşıtlık ya da çelişki gösterir. Örnek :

İyilik eden iyilik bulur.

karşıtlık

İyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı.



İyi insan lafının üstüne gelir.

çelişki

İti an çomağı hazırla.

- Atasözlerinde ahenk ve söz sanatları da vardır. Örnek :

Alet işler, el övünür. (mürsel-mecaz)

Güvenme varlığa, düşersin darlığa (tezat-karşıtlık)

Elin ağzı torba değil ki büzesin. (benzetme)

El eli yıkar, iki elde yüzü yıkar. (tekrir)

Dökme suyla değirmen dönmez. (kinaye)

Anlam Özelliklerine Göre Sözcükler

Somut ve Soyut Anlamlı Sözcükler :

Bir sözcük, duyu organlarından biri yoluyla algılanabilen bir varlığı gösterirse "somut anlamlı", duyu organları yoluyla algılanamayıp da zihinde var olan kavramları gösterirse "soyut anlamlı" sözcük adını alır. Örnek :

- Ağaç, taş, hava, ses, koku, çiçek. (somut anlam)

- Mutluluk, Sevgi, korku, kin, dostluk, insanlık. (soyut anlam)

Somut ve Soyut Anlamla İlgili Uyarılar :

- Bir sözcük temel anlamıyla somutken cümlede kazandığı anlamıyla soyut olabilir.

Bu yüzden sözcükler somutluk soyutluk yönünden değerlendirilirken cümle içinde kazandığı anlama göre değerlendirilir. Örnek :

Sözgelimi "hava" sözcüğü dokunma duyusuyla ilgili somut bir anlam taşırken "Eski eşyalar salona ayrı bir hava vermiş." cümlesinde soyut bir anlam kazanacak şekilde kullanılmıştır.



- Aktarma yoluyla somut anlamlı bir sözcük bir somut anlam daha kazanarak kullanılabilir. Örnek :

Organ adı olan somut anlamlı "ayak" sözcüğü, "sıranın ayağı, masanın ayağı, köprünün ayağı" gibi kullanımlarda yeni bir somut anlam kazanmıştır.



- Soyut bir kavramın gözle görünür kılınması için somut anlamlı bir sözcükle anlatılması söz konusu olabilir. Bu duruma somutlama denir. Örnek :

Bu sözlerin onu kırmış. ("Üzmek","kırmak" la somutlaştırılmıştır.)

Sanki bakışlarıyla bizi eziyordu. ("aşağılayıp, küçümsemek","ezmek" le somutlaştırılmıştır.)

Kanunları çiğnemek suçtur.

("ihlal edip, uymamak", "çiğnemek" sözcüğüyle somutlaştırılmıştır.)

- Deyimlerimizin bir bölümü somutlamaya örnektir. Örnek :

Öküz altında buzağı aramak (Akla uymayan bahanelerle suç ve suçlu bulma çabası)

Öp babanın elini (beklenmedik bir durum)

Örümcek kafalı (geri düşünceli, yenilikleri kabul etmeyen)

- Soyut anlamlı bir sözcük cümle içinde bir soyut anlam daha kazanarak kullanılabilir. Örnek :

Karnım henüz doymuş değil. (soyut-temel anlam)

Ömrü boyunca okudu, hala okumaya doydu diyemem. (Soyut-mecaz anlam)

Eş ve Yakın Anlamlı Sözcükler :

Eş Anlamlı Sözcükler (Anlamdaş Sözcükler)

Aynı varlığı, nesneyi ya da kavramı gösteren sözcüklerdir. Aslında hiçbir dilde birbirinin tıpatıp aynısı olan eş anlamlı sözcük yoktur. Bu tür sözcüklerin ilk bakışta anlamlarının aynı olduğu sanılır. Fakat çok ince bir anlam ayrılığı vardır. Bugün dilimizdeki "çevirmek, döndürmek", "yollamak, göndermek", "bıkmak, usanmak" sözcükleri görünüşte eş anlamlı sayılabilir. Fakat aslında bu sözler ayrı köklerden türemiş ve anlamca birbirine çok yaklaşmış olan sözcüklerdir. Örnek : İri - büyük - kocaman / Bitmek - tükenmek / Cihan - dünya - alem

Üzüntü - gam - keder / Diyar - ülke

Yakın Anlamlı Sözcükler

Anlamca aynı değil de birbirine benzer ve yakın olan sözcüklerdir. Dilimizde eş anlamlılıktan çok yakın anlamlılık daha yaygın bir kullanıma sahiptir. Eş anlamlı sözcüklerde anlam eşitliği varken (sesteş-eşsesli, uğraşmak-didinmek vb.) yakın anlamlı sözcüklerde anlamca yakın olma özelliği vardır. Örnek: Sözünü onaylamadığım için bana darıldı.

Toplantıya çağrılmazsa bize gücenir.

UYARI

Sözcüklerin eş ya da yakın anlamlı olup olmadıkları cümle içindeki kullanımlarıyla belirlenir. Örneğin, "ak-beyaz" ve "siyah-kara" sözcükleri tek başlarına kullanıldıklarında eş anlamlıdırlar. Fakat "Ak akçe kara gün içindir." gibi bir kullanımda "ak ve kara" sözcüklerinin eş anlamlısı "beyaz ve siyah" değildir.

Karşıt (Zıt) Anlamlı Sözcükler :

Anlamları birbirine karşıt olan kavramları bildiren sözcüklerdir. Birbirine karşıt yargılar verilirken karşıt anlamlı sözcüklerden yararlanılır. Bu açıklamadan şu anlam çıkar. Karşıtlığın oluşabilmesi için, sözcüklerin uç noktalarda bulunma zorunluluğu vardır.

Sözgelimi "yaşam - ölüm" iki uç noktada bulunduğu için karşıt anlamlıyken "zayıf - dolgun" yaklaşık karşılığı gösterir ve uzak anlamlı olarak kabul edilir. Örnek :

Gülmek - ağlamak / Dar - geniş / Er - geç / Alçak - yüksek / Sert - yumuşak

UYARI

- Bir sözcüğün olumsuz kullanılmış şekli onun karşıt anlamını oluşturmaz.

Sözgelimi "oturmak" sözcüğünün karşıtı "oturmamak" değil "kalmak" tır.

- Bir sözcüğün karşıt anlamlısını o sözcüğün cümle içinde kazandığı anlam belirler.

"zor - kolay"

Midesinden zoru var. (Bu cümlede "kolay" ın karşıtı değildir.)

Bu ders oldukça zormuş. (Bu cümlede "kolay"ın karşıtıdır.)

- Karşıt anlamlılık ilişkisi "ad, sıfat, zarf ve eylem" türündeki sözcükler arasında olabilir.

Sesteş (Eş Sesli) Sözcükler :

Yazılışları ve okunuşları aynı olduğu halde, anlamları tamamen farklı olan sözcüklere "sesteş" sözcükler denir. Örnek :

Yüzünde kan lekesi vardı. - Sen hala onun söylediklerine kan.

Ay'a bu ay yeni bir uzay aracı gönderilecekmiş. - Yüzünü asma, öbür sınavda yüz alırsın.

Gül sen, gülün olayım. - Köyün ortasından geçen çay, çay bahçelerini suluyor.





Sesteş Sözcüklerle İlgili Uyarılar :

- Sesteş, sözcüklerde kimi zaman yalnızca anlam ayrılığı, kimi zaman da hem anlam hem de tür ayrılığı söz konusu olur. Örnek :

Saçındaki kır çektiği acıları gösteriyor. Hem anlam, hem de tür

Elindeki bardağı düşürüp kırdı. farklılığı söz konusudur.



Ayakkabısının bağı çözülmüş. Yalnızca anlam farklılığı

Bağa girdik, üzüm topladık. söz konusudur.

- Eş seslilik çoğu kez çok anlamlılıkla karıştırılmaktadır. Oysa sesteşlikte, sözcüğün kazandığı her farklı anlam temel anlam olup bu temel anlamlardan birine bağlı olarak ortaya çıkan yan ya da mecaz anlamlar sesteşlik değil çok anlamlılık olarak adlandırılır. Örnek : Gemideki tayfalardan biri kara göründü diye bağırdı.

Kara gecede bir tek yıldız bile yoktu.

Cümlelerinde geçen "kara" sözcükleri eş seslidir.

"Kara yazım gene değişmedi" cümlesinde "kara" sözcüğü bunların sesteşi değil, renk "kara" ya bağlı olarak yapılmış bir çok anlamlılıktır.

- Eş sesli sözcüklerle "ortak kökler" karıştırılmamalıdır. Çünkü ortak kökler arasında bir anlam yakınlığı varken, sesteş sözcükler arasında hiçbir anlam yakınlığı yoktur. Örnek :

boya Renkli boya, Duvarı boyadı. Al bir ata binmişti.

eski Eski elbise, Araba eskidi. Ortak kök Bana da gömlek al. Sesteş

Barış Barış yapıldı, Yakında barışırlar. Kır at yarışmaya giremedi.

Şunu da çöpe at.

- Sesteş bir sözcüğün iki farklı anlamını da düşündürecek biçimde kullanılmasıyla oluşan sanata tevriye denir. Örnek :

Ak gerdana bir ben gerek. (Siyah nokta, I. Tekil kişi)

Ulusun, korkma nasıl böyle bir imanı boğar. (Yüce - büyük, bağırıp ulumak)

- Sesteş sözcüklerin bir arada kullanılmasıyla oluşan sanata cinas denir. Örnek :

Geçtikçe bembeyaz giyinenler üçer beşer

Gördüm ki ahiret denilen yerdedir beşer.

Özel ve Genel Anlamlı Sözcükler :

Sözcüklerin özel ve genel anlamlığı karşıladıkları kavramların kapsamlılığıyla ilgilidir. Anlamları sınırlı olan, kavramları tek tek ya da küçük parçalar halinde gösteren sözcükler özel anlamlıyken, aralarındaki ortak özelliklere göre daha çok varlığı gösteren, aynı türden kavramları topluca düşündüren sözcükler genel anlamlıdır.

UYARI

Genel anlamlı bir sözcük, cümle içinde genel anlamıyla da dar anlamıyla da kullanılabilir.

- Çocuğun bilinçlenmesinde kitap önemlidir. (genel anlamlı)

- Elinde kalın bir kitap vardı. (dar anlamlı)

Nicel ve Nitel Anlamlı Sözcükler :

- Bir sözcük, herhangi bir şeyin, sayılabilen, ölçülebilen, artıp azalabilen durumunu bildirirse nicelik anlamlı olur.

Sözgelimi "Elinde büyük bir paket vardı." cümlesinde "büyük" sözcüğü paketin ölçülebilen durumunu gösterdiği için nicel anlam taşır. Örnek :

Bu işten iyi para kazandı. (Paranın miktarını gösterir, nicel anlamlıdır.)

Evin geniş bir salonu vardı. (Salonun ölçülebilen özelliğini gösterir.)

Bahçede büyük bir kalabalık vardı. (Kalabalığın sayılabilen durumunu gösterir.)

- Bir sözcük herhangi bir şeyin nasıl olduğunu, ne durumda bulunduğunu özelliğini gösterirse nitel anlamlı olur. Örneğin :

"Kapıda kırmızı bir araba vardı." cümlesinde " kırmızı sözcüğü arabanın sayılabilen, ölçülebilen durumunu değil de"nasıl olduğunu, rengini, özelliğini" gösterir, nitel anlam taşır.

UYARI

Aynı sözcük farklı cümlelerde nicelik ya da nitelik gösterebilir. Bu değişme çok anlamlılığın bir sonucudur.

- Kapıyı küçük bir kız açtı. (nicel anlamlı)

- Beni küçük düşürmekle ne kazandın? (nitel anlamlı)

- Derin bir kuyudan su çekerdik. (nicel anlamlı)

- Edebiyatımızın derin bir yazarıydı o. (nitel anlamlı)



Anlam Değişimlerine Göre Sözcükler

Anlam Daralması :

Sözcükler, anlamda daralma ya da genişleme yoluyla başka bir anlama geçerek yan anlamlar kazanabilir.

Sözcüğün eskiden anlattığı şeyin ancak bir bölümünü, bir türünü anlatır duruma gelmesine anlam daralması denir.

Sözgelimi "oğul" sözcüğü başlangıçta kız ve erkek anlamlarını içerirken sonradan yalnızca erkek çocukları için kullanılarak anlam daralmasına uğramıştır.

"Erik" sözcüğü, şeftali, kayısı, zerdali anlamını içerirken, sonradan bir tür meyve için kullanılarak anlam daralmasına uğramıştır.

Anlam Genişlemesi :

Bir varlığın bir türünü ya da tekini anlatan, kullanım alanları dar olan şeyleri gösteren sözcüklerin zamanla o varlığın bütün türlerini birden anlatır duruma gelmesine anlam genişlemesi denir. Örneğin ; "alan" sözcüğü, "düz ve açık yer" anlamını içerirken anlam genişlemesine uğrayarak "iş, meslek, araştırma-inceleme" anlamlarını da kazanmıştır.

Başka Anlama Geçiş (Anlam Kayması)

Sözcüğün eskiden yansıttığı kavramdan bütünüyle farklı, yeni bir kavramı karşılar duruma gelmesine başka anlama geçiş denir. Örneğin :

"sakınmak" sözcüğü Eski Türkçe de "düşünmek, üzerinde durmak, yaslanmak, kederlenmek" anlamını içerirken sonraları "tehlikeden uzak durmak" anlamına geçmiştir.

Başka anlama geçişin bir türü de anlam iyileşmesi ya da anlam kötülenmesidir. Kötü anlamı olan bir sözcüğün zamanla iyi bir anlam kazanmasına anlam-kötülenmesi denir. Örnek :

Kötü İyi .

Mareşal (nalbant) Mareşal (Ordudaki en yüksek rütbe)

İyi Kötü .

Canavar (Canlı) Canavar (cana kıyan, yaban hayvanı, acımasız)

Deyim Aktarmaları

Aralarında çeşitli yönlerden ilgi bulunan iki şey arasında benzerlik ilişkisi yoluyla, birinin adını diğerine veren anlamlandırmaya deyim aktarması denir.

Deyim Aktarması şu yollarla yapılır :

1. Vücut parçaları ve organ adlarının doğaya aktarılmasıyla. Örnek :

- Baş (vücut parçası, organ adı temel anlam)

Yokuşun başı - Toplu iğnenin başı - İki baş soğan - Dağ başı - Başa güreşmek

2. İnsanla ilgili özelliklerin insan dışındaki varlıklara aktarılması yoluyla. Örnek :

- Ağlamak (gözyaşı dökmek temel anlam)

Gökyüzündeki bulutlar, ağlıyordu bu ölüme.

3. Doğayla ilgili özelliklerin insana aktarılmasıyla. Örnek :

- Değnek (bir tür sopa temel anlam)

Kıyman a zalımlar kıyman

- Kör karının bir değneği (oğul)

4. Doğayla ilgili özelliklerin yine doğaya aktarılması yoluyla. Örnek :

- Minik fare kükredi. (Aslana ait "kükreme" özelliği fareye aktarılmış.)

Deniz bütün gece kudurdu. (Köpeğe ait "kudurma" özelliği denize aktarılmış.)

5. Duyu aktarması yoluyla. Örnek :

- Acı (tadı ağzı yakan, tatma duyusuna ait olan)

acı soğuk (dokunma duyusuna aktarılmış)

acı çığlık (işitme duyusuna aktarılmış)

sıcak (dokunma duyusuyla ilgilidir)

sıcak bakış (görme duyusuna aktarılmış)

sıcak konuşma (işitme duyusuna aktarılmış)

Ad Aktarması

Bir sözcük ya da sözün, benzetme amacı güdülmeden, anlamca ilgili olduğu başka bir sözcük ya da söz yerine kullanılmasıdır. Bu mecaz türüne, "düz değişmece" de denir. Örnek :

- Beyaz Saray bu olaya sıcak bakmıyor. (Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı)

- Soba yandı (İçindeki odun - kömür)

- Çankaya bu yasayı onaylamaz (Cumhurbaşkanlığı)

- Okul geziye gitti. (Okuldaki öğrenciler)

- Mozart'ı severim. (Mozart'ın bestelerini)

- Doğu kan ağlıyor. (Doğu yönündeki bölgeler)

Argo

Genel dilin sözcüklerine yan anlamlar kazandırarak genel dilden ayrılan, bir meslek ya da topluluk arasında kullanılan özel dile argo denir. Argo, tek sözcükten oluşabileceği gibi söz öbekleri ve deyimlerden de oluşabilir. Örnek :

- Okutmak (elden çıkarıp - satmak)

- racon (adet - usül)

- şabanlık (aptallık - sersemlik)

- keklemek (kandırmak - aldatmak
 
Back
Yukarı