melek
Demirbaşlardan
- Katılım
- 11 Nisan 2008
- Mesajlar
- 2.610
- Tepki puanı
- 255
- Puanları
- 133
- Tuttuğu Takım
- GALATASARAY
Her şey güzel olacaktı. Sen
ben ve hayatımız... Hayallerimiz ve hedeflerimiz... Seni tanıyıp sevdikten sonra hayatıma dair verdiğim sözler… Hepsi çok güzel olacaktı
sen de olsaydın…
Seni tanımak
bana hayatı tanımak gibi geldi. Seni tanımak ve senin ideallerini hayata taşıma yolunda beraber olmak için söz vermiş ve bu beraberliği
ömür boyu sürdürme kararımızı nikâhla noktalamıştık. 'Daima mutlu olacağız ve bir gün gelip ölüm muvakkaten ayırsa bile
birbirimizi unutmayacağız.' diye nikâh memuruna söz verdik. Önce kilometre taşımdın
şimdi ise hayat arkadaşım…
Henüz üç aydır seninle aynı evi paylaşıyordum. Henüz üç aydır seninle kitap okuyor
çay içiyor ve hayata aynı pencereden bakıyordum. Evet
henüz üç aydır inanç ve ideallerimizi birlikte paylaşıyor ve henüz üç aydır 'yaşıyordum.'
Mutluydun… Bunu biliyor ve görüyordum. Senin mutluluğun beni de mutlu ediyordu. Seninle sevginin tılsımını çözmüştük. Evet ebedî bir sevginin kaynağının 'birbirine bakmak' değil
'birlikte aynı yöne bakmak' olduğunu anlıyorduk... Senin baştan beri kalıcı güzelliklere olan bağlılığındı seni bana sevdiren. Allah'ın kalblerimize koyduğu muhabbetullah hissi ve oradan yayılan varlık sevgisi etrafa dalga dalga yayılıyordu. Gece ve gündüzümüz hep o sevgiyle aydınlanıyordu sanki. Huzurluyduk… Ve yuvamızın huzur kaynağı belki de senin geceleri sessizce yaptığın o dualardı. Tâ ki o geceye kadar…
17 Ağustos günü seninle alışverişe çıkmış
epey yürüdükten sonra dönüşte annenlere uğramıştık. Onların dualarını almıştık 'iki dünya mutluluğu' adına. Bulaşıcı bir yanı vardı mutluluğun
bizi görenler de neredeyse bizim kadar mutlu oluyorlardı. Eve geç dönmüştük. Yorgun olmamıza rağmen uyumaya pek niyetimiz yoktu. Sen birer kahve yaptın ve uzun uzun sohbet ettik. Önümüzdeki günler hakkında
hedeflerimiz adına
niyetlerimiz adına konuştuk. Etrafımızdaki insanlara daha çok nasıl faydamız olur
bildiklerimizi nasıl daha çok anlatabilir
bilmediklerimizi nasıl daha iyi anlayabiliriz diye
eserleri nasıl okumalıyız diye
düşündük… O gece bir kez daha inandım senin gönül dünyandaki güzelliklere ve bilmenin sevginin başlangıcı olduğuna…
Saate bakmıştım bir an
üçe geliyordu. "Artık uyumalıyız." diye düşündüm. Sen her gün biraz okuduğun baş ucu kitabından birkaç sayfa okumak istedin. Ben ise tam sana iyi geceler dilemiştim. İşte o an… Ömrümde ilk defa duyduğum o uğultu koptu. Hiç bilmediğim bu uğultu
korkunç bir sallantıya dönüştü. Bu neydi Allah'ım… Sehpanın üzerindeki bardağı bile anında yere fırlatan bu sarsıntı neydi? Evet
Allah'ın Celâl isminin bir tecellisi olan bu sarsıntıyı kabullenmek gerekiyordu
bu bir zelzeleydi… Gözlerindeki mânânın adı ise acziyetten gelen şaşkınlıktı… Hemen elinden tuttum
ayağa kalkıp kapının eşiğine gittik; ama boşunaydı gayretlerimiz… Sallantı toz bulutu haline gelmişti. Biz dışarı çıkamadan tavan üzerimize çökmüştü. Ben senin üzerine düştüm
portmanto ise benim üzerime… Ve sen acı çekiyordun. Çünkü kırılan camlar bacağına batıyor
üstüne üstlük ben de hareket edemiyor ve sana acı veriyordum. Sen o kadar ince ruhluydun ki
beni üzmemek için
kendi acını unutup bana hissettirmemeye çalışıyordun.
On sekiz saat bizi fark etmelerini
feryadımızı duymalarını bekledik. On sekiz saat birbirimizin ellerini tutup birbirimize teselli verdik. O durumda iken bir aralık bana 'Eğer ölürsem
seni orada bekleyeceğim.' dedin. Ve on sekiz saat
kim bilir belki de on sekiz ölümü bekledin.
Aradan dört gün geçmişti. Şehir o şehir değildi. İzmit bambaşka bir mekân olmuştu. Ben felâketi biraz olsun atlatmıştım. Senin durumun ise kötüydü. Doktor
bacağının kesileceğini söyledi. Bunu duyar duymaz ikinci bir zelzele ile dünya başıma yıkıldı sandım. Ama sen hâlâ gülümsüyordun. Sen nasıl bir insandın? Ne dünyaya ne de dünyalığa önem veriyordun. Senin için maddenin ve kaybedecek olduğun bir bacağın hiç önemi yok muydu? Hattâ hayatta kalmanın bile…
Sekizinci gündü… Bir kibrit kutusu gibi yıkılan evler
evlerin altında kalan canlar
ümitler... Çığlıklar
'Sesimi duyan var mı?'lar... İsyanlar
sabırlar… Nice hikâyeler
mucizeler ve gönüllerde derin bir fay hattı… Şehirde keskin bir ceset kokusu ve insanlarda büyük bir hüzün hâkim… Boş arsalar kireçlenmiş toplu mezarlarla dolu… Evini
annesini
kendisini kaybetmiş insanlar… İnsanların dilinde tek kelime: Deprem.
Fakat sadece bacağın gidecek derken
sen birlikte olacağımız ebedî âleme gittin
geride dolu dolu yaşanmış üç ay ve ideallerini yaşatma azmi kaldı… Elimde
senin en çok sevdiğin çiçek
naif bir kırmızı gülle mezarının başındayım. Artık sen yoksun yanımda
ne de gönül pınarının heyecanları… Sen gittin
geride hüzün
geride ben
gâye-i hayâllerimiz… Şimdi omzumu sıvazlayan yakınlarım
'Bırakma kendini. Unutur
yeni bir yuvayla yine mutlu olursun.' diyorlar. Aslâ!.. Sen bana o zor dakikalarda ne demiştin? Biz seninle " ötelere" sevdalandık.
Şimdi mezarının başında seninleyim. Bu bize yeter…
Ey benim ötelerdeki eşim ve eş ruhum
bana 'unutursun' diyenlere sadece acı bir tebessümle bakıyorum. Biz seninle sürekli "öteleri" aradık. Sen buldun aradığını. Ben ise yoldayım hâlâ.
İmtihanın bu en zor anında sabır diliyorum Rabb'imden. Ne olur
seni sevdiğimi
her an dua ettiğimi ve sana kavuşacağım günü şafak sayar gibi beklediğimi bil.
Vekillerin En Güzeli'ne emanet ol...
Alıntıdır.
Seni tanımak
Henüz üç aydır seninle aynı evi paylaşıyordum. Henüz üç aydır seninle kitap okuyor
Mutluydun… Bunu biliyor ve görüyordum. Senin mutluluğun beni de mutlu ediyordu. Seninle sevginin tılsımını çözmüştük. Evet ebedî bir sevginin kaynağının 'birbirine bakmak' değil
17 Ağustos günü seninle alışverişe çıkmış
Saate bakmıştım bir an
On sekiz saat bizi fark etmelerini
Aradan dört gün geçmişti. Şehir o şehir değildi. İzmit bambaşka bir mekân olmuştu. Ben felâketi biraz olsun atlatmıştım. Senin durumun ise kötüydü. Doktor
Sekizinci gündü… Bir kibrit kutusu gibi yıkılan evler
Fakat sadece bacağın gidecek derken
Şimdi mezarının başında seninleyim. Bu bize yeter…
Ey benim ötelerdeki eşim ve eş ruhum
İmtihanın bu en zor anında sabır diliyorum Rabb'imden. Ne olur
Vekillerin En Güzeli'ne emanet ol...
Alıntıdır.