Joel:
Dalgaların oradaydın. Seni uzaktan görebiliyordum. Ne garip, birinin sırtını çekici buluyorum diyordum. Sonradan çok seveceğim ve en sonunda nefret edeceğim montunu giymiştin.
Mary:
How happy is the blameless Vestal’s lot!
The world forgetting, by the world forgot
Eternal sunshine of the spotless mind!
Each prayer accepted, and each wish resigned.
Clementine: Pek konuşmayan bir tipsin, değil mi? Joel: Sadece… Pek ilginç bir hayatım yok. İşe giderim, eve dönerim… Ne diyeceğimi bilemiyorum. Günlüğümü okumalısın… Bomboş denebilir… Clementine: Gerçekten mi? Bu seni üzüyor mu? Ya da kaygılanıyor musun? Ben hep hayatımı tam olarak yaşayamadığımı düşünüp kaygılanırım. Her imkanı değerlendirmek hiç bir anı boşa harcamamak isterim. Sen gerçekten çok tatlısın. Tanrım, böyle demeyi kesmeliyim! Seninle evleneceğim. Bundan eminim. Joel: Peki.
Joel:
Keşke biriyle tanışsam. Bunun gerçekleşme ihtimali çok düştü. Tanımadığım bir kadınla göz kontağına giremediğim düşünülürse.
“Birini aklınızdan silebilirsiniz ama onu kalbinizden atmak başka bir hikayedir..”
“Şu anda ölebilirim, Clem.
Çok mutluyum.
Daha önce hiç böyle hissetmedim. Şu anda tam olmak istediğim yerdeyim.”
Clementine:
Yine mi tatlı’yım. Tanrım, başka sıfat bilmez misin sen?
Joel:
Neden bana birazcık ilgi gösteren her kadına aşık oluyorum?