Aşk'a İnanmışt'ı

Genel Yönetici
Staff member
Katılım
28 Mart 2008
Mesajlar
23.246
Tepki puanı
2.148
Puanları
163
Yaş
40
Bulunduğu Yer
ŞANLIURFA
Tuttuğu Takım
GALATASARAY
Anadolu Selçuklu Devleti hakkında ansiklopedik bilgi
Anadolu Selçuklu Devleti, Rum Selçuklu Sultanlığı Türkiye Selçuklu Devleti (Arapça: السلاجقة الروم el-Salācika el-Rūm Farsça: سلجوقیان روم Selcūkiyân-i Rūm; Rum Selçukluları), Selçuklu Türklerinin Anadolu coğrafyasında kurmuş olduğu devlet.

Türklerin Anadolu’ya yerleşmesi 1071’deki Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızlandı. 1048 yılında Pasinler Savaşı yapıldı. Selçuklu komutanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah Anadolu’daki fetihleri batıya yayarak 1075'te İznik’i Bizans’tan aldı ve burayı başkent yaparak bağımsızlığını ilan etti. Böylece kurulan Anadolu Selçuklu Devleti, İlhanlıların son Anadolu Selçuklu sultanını tahttan indirdikleri 1308'e kadar varlığını sürdürdü.

Bizans'ın sınır komşusu olan Süleyman Şah bir süre sonra bu devletin içişlerine karışmaya başladı. 1078'de Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, Anadolu’da ayrı bir devlet kuran I. Süleyman Şah’ın güçlenmesinden kaygı duymaya başladı. 1078'de ordusunu Süleyman Şah'ın üzerine gönderdi.Beklediği zaferi kazanamadı. Süleyman Şah, Bizans'taki taht kavgalarından yararlanarak sınırlarını genişletmeyi bırakmak zorunda kaldı. Daha sonra I. Süleyman Şah 1082'de Adana ve Tarsus kentleriyle birlikte bütün Kilikya topraklarına sahip oldu. 1084'te de Antakya'yı ele geçirdi.

Kutalmışoğlu Süleyman Şah 1086 yılında Antakya yakınlarında Suriye Selçuklu Devleti Sultanı Tutuş'la yaptığı savaşta yenilerek ölünce, Süleyman Şah'ın iki oğlu I. Kılıç Arslan ve Kulan Arslan Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Melikşah'ın İsfahan'daki sarayına esir olarak gönderilmişti. Böylece Anadolu'da bir otorite yokluğu ortaya çıktı. Bu döneme Anadolu Selçuklu Devleti'nin Fetret dönemi denilebilir. Bu otorite boşluğundan yararlanan İznik beyi Ebu'l-Kasım Anadolu Selçuklu Devleti'nin yönetimini eline geçirdi. Kardeşi Ebu'l-Gazi Hasan Bey'le birlikte Marmara civarında Bizanslılarla savaşarak devletin sınırlarını genişletmeye başladı.

Anadolu'yu kendisine bağlayamayı uman Büyük Selçuklu Devleti hükümdarı Melikşah, Urfa emiri Bozan'ı Ebu'l-Kasım'ın üzerine yolladı. Emir Bozan İznik'i kuşattıysa da alamadı. Ancak Büyük Selçuklu Devleti'yle savaşmayı göze alamayan Ebu'l-Kasım kardeşini İznik'te bırakarak Melikşah'la anlaşmak üzere İsfahan'a hareket etti. Melikşah Ebu'l-Kasım'la anlaşmayı kabul etmedi. Ebu'l-Kasım İznik'e geri dönerken 1092 yılında yolda yakalanarak idam edildi. Ebu'l-Kasım'ın ölümünden sonra kardeşi Ebu'l-Gazi kısa bir süre daha İznik'i elinde tutmaya devam etti. Ancak Büyük Selçuklu Devleti sultanı Melikşah'ın ölümü üzerine Süleyman Şah'ın iki oğlu I. Kılıç Arslan ve Kulan Arslan İsfahan'da serbest bırakıldılar. Ebu'l-Gazi İznik'e 1092 yılı sonlarında ulaşan I. Kılıç Arslan'a hiç direnmeden yönetimi devretti. Böylece Anadolu Selçuklu Devleti'nin yönetimi tekrar Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın hanedanına geri dönmüş oldu.
 
Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ın ölümünden sonra I. Kılıç Arslan 1092'de Anadolu Selçuklu tahtına çıktı. I. Kılıç Arslan, İzmir yöresinde gittikçe güçlenen Türk beyi Çaka Bey'i ortadan kaldırdı. Haçlılar karşısında yenilgiye uğrayınca İznik’i terk edip Anadolu içlerine çekilmek zorunda kaldı ve Konya'yı başkent yaptı. 1100'de Danişmendlilere yenilen Haçlılar ertesi yıl Anadolu'ya ikinci bir ordu gönderdiler. Anadolu beylikleriyle birlikte hareket , I. Kılıç Arslan'ın da Elbistan'ı alması iki devlet arasında savaşa yol açtı, artık Büyük Selçuklu tahtını isteyecek kadar güçlenmişti. Bu amaçla 1107'de Büyük Selçuklu yönetimindeki Musul üzerine sefere çıktı. Ama Habur Suyu kıyısında Büyük Selçuklu ordusuna yenildi ve atıyla ırmağı geçerken boğularak öldü. I. Kılıç Arslan‘ ın ölümüyle Anadolu Selçuklu Devleti’nin egemenliği sarsıldı. Anadolu’da üstünlüğü Danişmendliler ele geçirdi.

Anadolu Selçuklu tahtı bir süre boş kaldıktan sonra, I. Kılıç Arslan'ın oğlu Şahin Şah 1110'da başa geçti. Ama kardeşi Rükneddin Mesud onun sultanlığını tanımadı ve Danişmendlilerin desteğiyle iktidarı ele geçirdi. I. Rükneddin Mesud, bir süre Danişmendlilerin denetimi altında kaldı. 1142'de Danişmendli Mehmed Bey’in ölümünün ardından Anadolu Selçuklularının Anadolu'daki üstünlüğünü yeniden kurdu. Bizans ordusunu 1146'da Konya önlerinde yendi. Ertesi yıl II. Haçlı ordusunu Eskişehir yakınlarında bozguna uğrattı.

I. Rükneddin Mesud, geleneğe uyarak ülkesini üç oğlu arasında paylaştırdı ve II. Kılıç Arslan'ı veliaht ilan etti. I. Rükneddin Mesud’un 1155’te ölmesinin ardından oğulları arasında taht kavgaları başladı. Bu sırada Danişmendliler, Bizanslılar, Musul Atabeyi Nureddin Mahmud Zengi ve Ermeni Derebeyi Toros birleşerek Anadolu Selçuklu Devleti'ne karşı harekete geçtiler. II. Kılıç Arslan devleti ayakta tutabilmek için önce Bizans’la barış yapmanın yollarını aradı ve İstanbul'a giderek bir antlaşma yaptı. Daha sonra, amcası Şahin Şah ile Danişmendlilerin birleşik ordusunu yendi. 1175'te Danişmendlilerin egemenliğine son verdi.

Bir süre sonra II. Kılıç Arslan ile Bizans arasındaki barış bozuldu. Bunun üzerine Bizanslılar büyük bir orduyla Anadolu içlerine girdi. II. Kılıç Arslan 1176'da Sandıklı ile Dinar'ın doğusunda, Miryakefalon Savaşı'nda Bizans ordusunu pusuya düşürdü ve ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu, Türklerin Anadolu’da Bizans karşısında Malazgirt'ten sonraki en büyük zaferdi. Bu yenilginin ardından Bizans, Türkleri Anadolu'dan çıkarma umudunu tümüyle yitirdi.

II. Kılıç Arslan 1186'da ülkesini 11 oğlu arasında paylaştırdı. Ne var ki, daha kendisi hayattayken oğulları arasında veliahtlık mücadelesi başladı. 1192'de II. Kılıç Arslan'ın ölümünden sonra oğullarından I. Gıyaseddin Keyhüsrev tahta çıktı. Ama 1196'da tahtını ağabeyi II. Süleyman Şah'a bırakmak zorunda kaldı. II. Süleyman Şah, Erzurum'u alarak Saltuklular'ın varlığına son verdi. 1204'te öldüğünde Anadolu Selçuklu Devleti’ni yeniden eski gücüne ulaştırmıştı.
 
Anadolu Selçuklu Devleti’nin Dağılışı ve Yıkılışı
Moğolların baskısının iyice artması üzerine, Anadolu Selçukluları birkaç başarısız ayaklanma denemesine giriştiler. Hatta, bu ayaklanmalardan birinde Memlüklü Sultanı Baybars’tan yardım istediler. Ordusu ile Anadolu’ya gelen Baybars 1277 yılında Elbistan ovasında Moğolları darmadağın etti. Ancak, Sultan Baybars’ın ülkesine geri dönmesinden sonra, Moğolların intikamı acı oldu. Çok sayıda insanı acımasızca öldürdüler. Bundan sonra Anadolu tamamen Moğol egemenliğine girdi. Anadolu’yu atadıkları valilerle yönettiler. 1308 yılında, son sultan II. Mesud’un ölümünden sonra Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldı.

Süleyman Şah Dönemi (1077 – 1086)
Anadolu Selçuklu Devleti’nin ilk hükümdarı olan Süleyman Şah, İznik ve İzmit’i tamamen kontrol altına aldıktan sonra devletinin sınırlarını Güney Marmara bölgesinden batıya doğru genişletmeye başladı. Bilecik ve Çanakkale hattını hakimiyet alanına dâhil ettikten sonra ise Çanakkale Boğazı’nın kontrolünü ele geçirerek Marmara denizine giren ve çıkan gemilerden vergi tahsil etmeye başladı. Süleyman Şah, sınırlarını genişletirken Bizans iç karışıklıklar ve mezhep çatışması nedeniyle isyan hareketine girişen kitlelerle mücadele etmekle uğraşıyordu. Süleyman Şah da hem Bizans ile mücadele ediyor hem de isyancıları destekleyerek Bizans’ın zafiyetlerini arttırıyordu.

Anadolu Selçuklu Devletinin varlığı Bizans’ın tüm tarihi vakalarını etkiler duruma gelmişti. Bizans’ın çevresini kuşatan Anadolu Selçukluları artık Bizans’ın tek ve yegâne düşmanı olmuşlardı. Selçuklularla mücadele edemeyecek duruma gelen Bizans da mücadele etmek yerine iyi ilişkiler kurarak işbirliği yapma gayreti içerisine girdiler. Bizans İmparatoru VII. Mikhail DUKAS, kendisine karşı isyan hareketi içerisine girişerek İmparatorluk makamını ele geçirmek isteyen Nikeforus BOTANEIATES’in taarruzuna karşı Süleyman Şah’tan yardım isteyerek işbirliği teklifinde bulundu. Karşılığında Bizans topraklarının kimi bölgelerine yerleşim ve Çanakkale boğazından geçen gemilerden vergi alınmasına karşı koymama şartı ile anlaşmayı kabul eden Süleyman Şah, Nikeforus’un ordusunu karşılamak üzere Kütahya-İznik hattına doğru harekete geçti. Nikeforus’un ordusu ile karşılaşan Süleyman Şah, yaptığı görüşme neticesinde DUKAS’ın teklifinden daha cazip bir teklif alınca DUKAS’a verdiği desteği çekerek Nikeforos’a destek verdi ve Bizans Sarayına giren Nikeforos, DUKAS’ı indirerek III. Nikeforus ünvanıyla Bizans İmparatoru oldu. Süleyman Şah’ın bu desteği karşılığında Selçuklu Türkmenleri İstanbul Boğazı kıyılarına kadar yerleşme izni aldı ve Çanakkale Boğazının denetimi tam anlamıyla Anadolu Selçuklu Devletine bırakıldı (1078).

Süleyman Şah, tıpkı bir zamanlar Çin’in Göktürkler, Karahanlılar ve Uygurlar üzerinde uyguladığı muhaliflere destek vererek zayıflatma ve isyan hareketlerini teşvik etme stratejisini Bizans’a uyguluyordu. Kendisine verdiği destek ile imparator olmasını sağladığı III. Nikeforus’un muhalifi olan ve Bizans tahtını ele geçirmek için ayaklanan Melissenos’a destek vererek Bizans’ın iç karışıklıklarla zayıflamasını sağladı. Melissenos’un isyan girişimi başarıyla sonuçlanmadı ancak Bizans hem isyanlarla zayıflamış hem de ülkenin Batı sınırları olan Balkanlarda Bizans’a karşı ayaklanmalar ve taarruzlar hız kazanmıştı. Anadolu Selçuklu Devletine karşı koyamayan Bizans, bu kez vergi vermeyi kabul ederek Selçuklu Akınlarından korunma yoluna gitti. Bizans ile Anadolu Selçuklu Devleti arasında yapılan anlaşma neticesinde barış yapılmış, barışın sağlanması için Bizans yıllık vergi ve tazminat ödemek zorunda bırakılmıştır (1080).

Bizans’ı vergiye bağlayan Süleyman Şah, batı sınırlarını güvence altına aldıktan sonra hakimiyet alanını Doğu ve Güney istikametlere doğru genişletmek üzere Anadolu içlerine akınlara başladı. Bu akınlar neticesinde Adana, Tarsus ve Antakya’yı alarak sınırlarını Suriye hattına kadar genişletti (1084).

Anadolu Selçuklu Devletinin güney hattına doğru ilerleyerek Suriye sınırlarına dayanması Büyük Selçuklu Devletinin Suriye Maliki Tutuş’u tedirgin etti. Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Melikşah’ın kardeşi olan Suriye Selçuklularının Maliki Tutuş, Süleyman Şah’ın yayılmasını Suriye hattına doğru devam ettireceği endişesiyle Anadolu Selçuklularının akınlarına karşı çıktı. Zira Süleyman Şah da güney sınırlarına doğru giriştiği akınları Suriye hattına kadar ilerleterek Halep’i kuşatmıştır. Tutuş, Süleyman Şah’ın Halep’i kuşatmasına karşılık Melikşah’ın yetenekli kumandanlarını da ordusuna alarak Süleyman Şah üzerine taarruz etti. Tarihe Ayn Salem savaşı olarak geçen bu mücadele de Süleyman Şah mağlup olarak savaş meydanında öldürüldü (4 Haziran 1086).

Süleyman Şah’ın ölümü Anadolu Selçuklu Devleti’ni derinden sarstı. Zira saltanat varisleri Kılıç Arslan ve Kulan Arslan, Melikşah tarafından esir edilerek İsfahan’a götürülmüştü. Süleyman Şah’ın öldürülmesi ve varislerinin hapsedilmesi üzerine Anadolu Selçuklu Devletinin veziri Ebu’l Kasım, ülkeyi 8 yıl boyunca idare etmiş ancak bu süre zarfında Anadolu Selçukluları güç kaybetmiş, Anadolu içlerindeki hâkimiyetleri zayıflamıştır. Vezir Ebu’l Kasım, Süleyman Şah’ın ölümü ve veliahtlarının esareti üzerine Anadolu Selçuklu Devleti’nin sultanı olduğunu ilan etti. Bizans ile iyi ilişkiler kurup Batı sınırlarının güvenliği tahsis etti. Ancak Büyük Selçuklu Devleti, Süleyman Şah’ın ölümü ve veliahtlarının tutuklanmasıyla yetinmedi. Zira Anadolu Selçuklu Devleti halen bağımsız olarak idare edilmekteydi. Melikşah, Süleyman Şah’ın ölümünün üzerine Anadolu Selçuklularını itaat altına almak amacıyla Urfa Emiri Bozan Bey’i İznik’i kuşatması ve zapt etmesi için görevlendirdi. Bozan Bey, her ne kadar İznik’i kuşatsa da muvaffak olamayarak geri dönmek zorunda kaldı.

Ebu’l Kasım ise İznik Kuşatmasını bertaraf etmesine rağmen Melikşah ile sürekli bir mücadele içerisine girmekten kaçınmaktaydı. Bağımsızlığını koruyabileceği bir barış anlaşması yapmak ümidiyle İsfahan’a gitti. Bu görüşmede Melikşah barışı kabul etmeyip şartsız teslimiyet isteyince Ebu’l Kasım İznik’e geri döndü. Melikşah, Süleyman Şah’ın öldürülmesi ile bertaraf edilen tehdidin yeniden ortaya çıkmasının önüne geçmek için Ebu’l Kasım’ı dönüş yolunda yakalanarak idam ettirdi. Ebu’l Kasım’dan sonra yerine kardeşi Ebu’l Gazi ağabeyinden kalan saltanat makamını sahiplense de Melikşah’ın ölümü ve Büyük Selçuklu Devletinin parçalanması üzerine serbest bırakılan saltanatın gerçek varisleri Kılıç Arslan ve Kulan Arslan İznik’e gelerek babalarından boşalan saltanat makamına geçip Anadolu Selçuklu Devleti’nin idaresini üstlendiler.
 
1. Kılıç Arslan Dönemi (1092 – 1107)
Kılıç Arslan, babasından boşalan saltanat makamına oturduğunda ülkede düzensizlik hâkimdi. Vezir Ebu’l Kasım saltanat makamına oturmuş olsa da Süleyman Şah’tan sonra idari ve askeri olarak ülkesinin birliğini muhafaza edememekteydi. Devlet teşkilatlanması, ordu ve saltanat nizamı zayıflamıştı. Bizans ile yapılan anlaşmaya rağmen Ebu’l Kasım döneminde Marmara’nın güney kıyılarına yerleşen Bizanslılar anlaşmayı bozmuşlar ve aynı tarihlerde İzmir bölgesinde güçlenen Çaka Beyliği ile kurdukları münasebetler ile Anadolu Selçukluları aleyhine faaliyetler içerisine girişmişlerdi.

Kılıç Arslan, önce ordusunun ve devlet erkânının disiplinini yeniden tahsis etti. Hem tebaasının hem de ordusunun saltanat makamına olan güvenini tazeleyen Kılıç Arslan, ilk iş olarak Güney Marmara bölgelerine yayılan Bizanslıları püskürterek Bizans’ın politik hamlelerini Bilecik, Yalova, Balıkesir hattından uzaklaştırdı. Sonrasında ise kendisine karşı ittifak halinde olduğu Çaka Bey’in üzerine taarruz ederek İzmir bölgesini denetimi altına aldı. Böylelikle Süleyman Şah dönemindeki ülke sınırlarını genişleterek bölgedeki gücünü pekiştirdi.

11. ve 12. Yüzyıllar Büyük Selçuklu Devletinin bölünmesi, Fars ve Arap toplumlarının İç Asya’daki demografik yapıyı etkilemesi ve Anadolu’nun Türk Yurdu haline gelmesiyle bölgedeki Türk toplumları kitleler halinde Anadolu içlerine göç ediyorlardı. Kılıç Arslan, Bizans’tan boşalan Güney Marmara hattını özellikle Horasan bölgesinden göç eden kitlelere açarak ve teşvik ederek bölgenin Türkleşmesini sağlandı.

Batıdaki dirliği ve nizamı tahsis eden Kılıç Arslan yüzünü doğu sınırlarına çevirdi. Zira Selçuklu Devletinin bölünmesi ve giderek zayıflamasıyla keşmekeş halini alan Mezopotamya, Anadolu içlerine göç ve akınlara sahne oluyordu. Devletinin sınırlarını daha da genişleterek tüm Anadolu’yu hâkimiyeti altına almak için harekete geçen Kılıç Arslan, giderek güçlenen ve güney doğu sınırlarını tehdit eden Danişment Oğulları üzerine sefere çıkarak Malatya’yı kuşattı. Ancak savaş devam ederken İznik’in Haçlı ordularınca kuşatıldığı haberini aldı. İznik’in kuşatıldığını öğrenen Kılıç Arslan Malatya kuşatmasını yarıda keserek geriye dönmek üzere hazırlıklara başladı. Bunun yanında mücadele içerisine giriştiği Danişment Oğulları ile müzakere etti ve Haçlı ordularına karşı ittifak edip savaş sonrasındaki ordularını birleştirerek İznik’e doğru yola çıktılar. Henüz kılıçları bile soğumamış iki düşman Türk Ordusu, kısa bir süre önce birbirleriyle savaşıyorken şimdi aynı safta aynı düşmana karşı çarpışmak için yola çıkmışlardı (1096).

Kılıç Arslan, Danişment Oğulları ile ittifak ederek İznik’e girmişlerdi ancak Haçlı Orduları hem çok kalabalıklardı hem de İznik artık düşmüştü. Bunun üzerine İznik kuşatmasından sonra Anadolu içlerine doğru yönelen Haçlı Ordusu’nu takip ederek vur-kaç saldırılarla yıpratmaya ve zayıflatmaya çalıştılar. Haçlı orduları Eskişehir’e ulaştıklarında takriben 7000 kişilik Ağır süvarilerden oluşan Haçlı ordusuna karşı taarruza kalktılar. Bu savaşta Haçlı Ordusu Selçuklu ve Danişment Oğulları ordularının toplamından çok daha kalabalık ve donanımlı bir orduya sahiplerdi. Buna rağmen büyük bir mukavemetle Haçlı Ordularına taarruza kalkıp mağlup olsalar bile Haçlı Ordusuna mühim zayiatlar verdirmişlerdir (1097).

Haçlı Ordusu, Eskişehir’den sonra mukavemetle karşılaşmadan Filistin ve Kudüs’e ulaştılar. Yıpranan ilk Haçlı ordusunu desteklemek için Mayıs 1101 yılında İtalya’dan 20 Bin kişilik bir Haçlı Ordusu yola çıkarak Ankara ve Merzifon üzerine, Haziran ayında da Fransa’dan yine yaklaşık 20 Bin kişilik bir ordu ile Konya üzerine, bir hafta sonra da 10 Kişilik bir ordu ile Almanya’dan yola çıkarak yine Konya üzerine yürüdüler. Ancak Öncü Haçlı ordusunun peşinden üç kol halinde gelen Haçlı Orduları Öncü Haçlılar kadar şanslı olamadılar. 1096’da İznik’e giren Haçlı orduları Filistin’e kadar ulaşmışlardı ancak onlara destek için gelen üç haçlı ordusu Ereğli’ye gelene kadar yok edildi. Eskişehir’de mağlup olan 1. Kılıç Arslan, ordusu zayıflasa da isabetli stratejilerle destek için gelen üç Haçlı Kolunu da bertaraf etmeyi başardı. Haçlı ordularının güzergâhları boyunca ikmal noktalarındaki su kuyularını ve yiyecek ihtiyaçlarını giderememeleri için hayvanları zehirleyerek Haçlı Ordusu’nun Ereğli hattına ulaşana kadar ağır kayıplar vermelerini sağladı. Zayıflayan Haçlı ordularından kalan birlikleri de Konya - Ereğli ve Merzifon hattında mağlup ederek büyük bir başarıya imza attı.

Destek için gelen Haçlı Ordularını mağlup eden Kılıç Arslan, İznik’i kuşatan ilk Haçlı Ordusu’nun Filistin’e ulaşması üzerine Batı Dünyasının büyük Haçlı Seferini topyekûn bertaraf etmek üzere Diyarbakır ve Harran’ı zapt etti. Kılıç Arslan’ın amacı Suriye’ye girip Filistin’e geçerek Haçlı Ordularını mağlup etmekti ancak Harput’tan Musul’a geçmek zorunda kaldı. Musul’da kendisine bağlı olan Çavlı Bey, Çökürmüş Bey’i öldürerek Musul Halkına zulmetmekteydi. Kılıç Arslan’ı bu zulme son vermesi için Musul’a davet eden halkın önde gelen isimlerinin davetine icabet ederek ordusunun bir kısmını Harput’ta bırakarak Musul’a ulaştı. Burada yaşanan hâkimiyet mücadelesi neticesinde kimi beyler Kılıç Arslan’a baş kaldırarak isyan hareketine giriştiler. Bu başkaldırıya Büyük Selçuklu Devleti’nin hükümdarı Muhammet Tapar da müdahil olunca hem Büyük Selçuklu Devletiyle, hem kendisine baş kaldıran Artukoğullarıyla hem de Suriye Selçuklu Maliki Rıdvan Han’la mücadele etmek zorunda kaldı. Ordusunun önemli bir kısmını da Harput’ta bırakan Kılıç Arslan, kendisine destek veren beyliklerle birlikte çetin bir mücadeleye girişti. Bu mücadele neticesinde mağlup olup geri çekilmek zorunda kalınca Habur Çayını geçemeyip boğuldu (1107).

Kılıç Arslan’ın ölümü üzerine Anadolu Selçuklu Devleti iç karışıklıklar ve saltanat mücadeleleri ile zayıflamaya başladı. Anadolu Selçuklularının zor duruma düşmesi, Anadolu’nun Kuzey Doğu hattını hâkimiyeti altında bulunduran Danişment Oğulları Beyliğinin bölgedeki üstünlüğü ele geçirmesine neden oldu. Saltanatın esas varisi olan Kılıç Arslan’ın büyük oğlu Şahin Şah İran’da bulunuyordu. Küçük kardeşi Rükneddin Mesut, babasının vefatı üzerine saltanat makamına geçerek Devletini 2 yıl boyunca idare etti. Ancak Kılıç Arslan’ın büyük oğlu Şahin Şah, İran’dan Konya’ya dönerek kardeşi Rükneddin Mesut’u indirip yerine geçince meşrutiyetini kaybetti ve Kayseri’ye yerleşti (1110). Tahttan indirilen Mesut Han, ağabeyi Şahin Şah’ı tahttan indirebilmek için Danişment Oğulları Beyliğinin desteğini alarak ağabeyinin hâkimiyetini tanımadığını ilan etti ve ağabeyi ile giriştiği mücadele neticesinde saltanat makamına oturmayı başardı (1116).
 
Anadolu Selçuklu sultanları listesi

  • Kutalmış 1060-1077 (Büyük Selçuklu Devleti tahtı için Alp Arslan'la savaşmıştır.)
  • Kutalmışoğlu Süleyman Şah 1077-1086
  • Ebu'l-Kasım'ın yönetime el koyması 1086-1092
  • I. Kılıç Arslan 1092-1107
  • Melikşah (Anadolu Selçuklu) (Şahinşah) 1107-1116
  • I. Rükneddin Mesud 1116-1156
  • II. Kılıç Arslan 1156-1192
  • I. Gıyaseddin Keyhüsrev 1192-1196
  • II. Süleyman Şah (Rükneddin) 1196-1204
  • III. Kılıç Arslan 1204-1205
  • I. Gıyaseddin Keyhüsrev (ikinci defa) 1205-1211
  • I. İzzeddin Keykavus 1211-1220
  • I. Alaeddin Keykubad 1220-1237
  • II. Gıyaseddin Keyhüsrev 1237-1246
  • II. İzzeddin Keykavus 1246-1260
  • IV. Kılıç Arslan (Rükneddin) 1248-1265
  • II. Alaeddin Keykubad 1249-1257
  • III. Gıyaseddin Keyhüsrev 1265-1282
  • II. Gıyaseddin Mesud 1282-1284
  • III. Alaeddin Keykubad 1284
  • II. Gıyaseddin Mesud (ikinci defa) 1284-1293
  • III. Alaeddin Keykubad (ikinci defa) 1293-1294
  • II. Gıyaseddin Mesud (üçüncü defa) 1294-1301
  • III. Alaeddin Keykubad (üçüncü defa) 1301-1303
  • II. Gıyaseddin Mesud (dördüncü defa) 1303-1307
 
Back
Yukarı