Tasavvufa Sığmayan İbtilalar

melek

Demirbaşlardan
Katılım
11 Nisan 2008
Mesajlar
2.610
Tepki puanı
255
Puanları
133
Tuttuğu Takım
GALATASARAY
Tasavvufa Sığmayan İbtilalar

Birçok mürid hayatları boyunca Fenâfişşeyh’te kalır.

Nasibi varsa Fenâfirrasul’e de Fenâfillâh’a da geçer.

Fenâfişşeyh’te tâlim ve terbiye görüp nefsini tezkiye edecek ki, varlığını ifnâ edebilsin.

Fenâfişşeyh oluncaya kadar sülûk yolunda bir mürid birçok terakkiler seyreder.

Allah-u Teâlâ her terakki yolunun üzerine bir ibtilâ engeli koymuştur.

O engeli aşabilen, oradaki mükâfata nâil olur.

Bu ibtilâlar bazen canla, bazen de malla olur.

Akla-hayale gelmeyecek ibtilâlar gelebilir.

Bu ibtilâyı, bu engeli aşamazsa terakkî edemez.

Anlatılamayacak kadar, tasavvura sığmayan ibtilâ dalgalarını ancak mürşidine karşı göstereceği teslimiyet, sevgi, saygı, hürmet sebebi ile aşabilir.

Bir müridde bu haller olacak ki mürşid ona himmet etsin.

Başka türlü himmete nâil olamaz.

Mürşidin himmetiyle, müridin de azim ve gayretiyle, ihlâsı ve ubudiyeti ile hem en ağır ibtilâları geçer, hem de tecelliyât-ı ilâhî’ye nâil olur.

Anlatılmayacak kadar ibtilâ, anlatılmayacak kadar tasavvurun haricinde gizli tecelliyât başlar.

Öyle esrarlar bildirirler ki, meselâ karınca bir havuza düştüğü zaman bir deryaya düştüğünü zannettiği gibi, mürid de bu tecelliyâtların içine girdiği zaman, mânen deryada yüzdüğünü zanneder.

Herşeyi bildiğini, melekler âleminin sırlarına vâkıf olduğunu sanır.

Bu tecelliyâtlar o kadar devam eder ki, mektebin her sınıfının dersi ve tecelliyâtı ayrı ayrıdır.

Bir sınıf bitince ikinci tecelliyâtı koyarlar ve dersi değişmiş olur.

Artık onun ibtilâsı değişir, zikri değişir.

Bu hâller Fenâfişşeyh’e erinceye kadar devam eder.

Fenâfişşeyh’e vardığında fâni olur.

Daha önce kendisinin bir fazilet sahibi olduğunu, birşeyler bildiğini, birşeyler gördüğünü sandığı gibi, perde aralanınca aslını görür.

Meğer bir damla kerih sudan ibaret imiş, bildikleri zandan ibaret imiş.

*

Fakir der ki:

“Tasavvuf nedir?

Bir ilim-irfan mektebidir, alınmakla girilir.

Hülâsâ mânâsı nedir?

Koca bir adam olarak girdim, zerre hakir olduğumu bildim.”

Seyr-ü sülûke çıkanlar ancak ve ancak imtihandan sonra mahviyete inerler ve sülûke devam ederler.

Bu hakikat, Fenâfişşeyh’te yok olduğu zaman, Râbıta sayesinde bilinir.

Fenâfirrasul’de murakabalar sayesinde yokluğunu yok eder.

Fenâfillah’ta ise gerçekten hiç olduğunu anlar.

O hiçlikten sonra ikinci bir varlığın husule gelmesi mümkün değildir.

Bir tohum yer altında bulunarak büyüyüp kemâl bulduğu, yavaş yavaş bitki olduğu gibi; bir derviş de ayak altında yavaş yavaş tekâmül eder.

Çünkü derviş demek, kapı eşiği demektir.

Boynunu eğmiş, başını top etmiş, her ibtilâya tahammül ediyor.

Hiç şüphe yok ki tekâmüliyet pişmekle kaimdir.

Bunu da pişirecek şey ibtilâdır.

Onun içindir ki sabırla, sükut ile, ihlâs adımlarını yavaş yavaş atarak onu merdivenden çıkarırlar.

Allah-u Teâlâ lütfunu ibtilânın içine koyuyor.

O ibtilâyı hazmedersen, o lütfa mazhar olursun.

Bir arkadaşın var, elindeki bir şeyle sana vursa kızar mısın?

“Kızarım.” Amma dese ki: “Bunun içinde altın var, senin olsun!” derse ne yaparsın?

“Sevinirim.” İşte ibtilâ budur.

Allah-u Teâlâ sana vurur, verir.

Amma mükâfatı ile beraber verir.

İbtilâsız hiçbir şey verilmez.

Merdiveni çıkmak isteyen ibtilâlara hazır olsun, kendisini gelecek ibtilâlara hazırlasın.

Tarikat-ı aliye’de ibtilâ gıda gibidir.
 
Back
Yukarı